Nâr-ı aşk dedikleri buysa şayet Yanarım kor gibi, etmem gayrı şikâyet. Düşürdün beni sen aşk havzına Gayri yüzsem de “Sen”, batsam da “Sen”derim. Söz söylenir, niceleri içerimde beslenir Devasal hâl alınca, yüreğime serildikçe serilir. “Cennet içün men’ eden âşıkları dildârdan Bilmemiş kim cenneti âşıklarun dîdâr olur. Işk sevdasına sarf eyler Fuzûlî ömrünü Bilmezem bu hâb-ı gafletden kaçan bîdâr olur.”
Aşk uğruna en fazla neleri feda edebilisiniz?
Aşk imiş her ne varsa alemde” diyordu ya Fuzuli. Peki nedir ki aşk? Bile isteye feda etmek değil midir biraz da bir şeyleri? Neleri feda etmek peki? Mecnun gibi aklını feda etmek mi çöllere düşüp? Leyla gibi sarayını feda etmek mi? Züleyha gibi tahtına sırtını dönebilmek mi mesela? Ya da ne bileyim özgürlüğünü feda edebilmek mi Yusuf
Reklam
Fuzuli aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu. Aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonra da azabın 'a-z-b' kökünden türediğini, bunun da 'lezzet' demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu."
Vaktiyle bir Atsız varmış var olsun!
DAVETİYE Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Düce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür; Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden
İsmet Özel; "Desem öldürürler, demesem öldüm." Fuzuli'nin deyimiyle; "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil."
vay vaaaayyyy..
Gönlümde, gözümde, aklımdasın biriciğim... Sen hudutsuz derecede içimdesin... Hudutsuz derecede sana sevdalıyım. Öyle bir âşığım, öyle bir âşığım ki, ancak Fuzulî şairin yüreği böyle aşkla çarpabilmiştir...
Sayfa 47 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
‘ Can verme gam- ı aşka ki aşk afet - i candır ; Aşk afet -i can olduğu meşhur-i cihandır . ‘ Fuzuli
Akıl değil midir, İnsanın hem doğuranı hem öldüreni? Hem ebesi hem celladı... Hem yakanı hem söndüreni... Dünyadaki tüm çocuk seslerini hücrelerinde barındıran değil midir? Fuzuli gibi dertlendirip Nedim gibi zevklendiren değil midir? Tekfur saraylarında kandilleri yaptırıp asmalı mescitlerde üfleten, Orhan Veli gibi rakı şişesine balıklama daldıran, Anadolu bozkırlarında uyutup Afrika çöllerinde deli eden insanın öz aklı değil midir?
Sayfa 152 - Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Hey kanlı dilber! Gel beni öldür, beladan kurtar. Çünkü ne sende merhamet, şefkat ne bende sabır ile takat var.
Gönül kuşumun yuvası dağınık zülüflerinin arasındadır. Ey peri! Nerede olursam olayım, gönlüm senin yanındadır.
Reklam
Aşk pazarı içinde mihnet taşına tutulan beni bela dağını kazan Ferhad'la bir tutmuşlar.
insan belki beden/madde ve bilinç/mânâdan mürekkeptir; ancak insan bu ikisinin ötesinde yeni ama yepyeni bir-şeydir; hem maddedir hem mânâ; hem bilgidir hem de ışk.
Sayfa 110Kitabı okudu
Fuzuli
Bende Mecnundan füzun (çok, fazla) âşıklık istidadı var Aşıkı sadık benim, Mecnunun ancak adı var
Fuzuli
"En uzun gecenin hangisi olduğunu, takvim yapanlar ne bilsin ! Gam müptelası olan söylesin geceler kaç saatmiş?"
1.500 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.