Bir İngiliz, Shakespeare'in eserleriyle ve William Blake'in ilahileriyle ne kadar tanışıksa; bir Alman, Goethe'ye ne kadar yakınsa; biz de Fuzuli'ye, Dede Efendi'ye, İmam-ı Azam'a o kadar uzağız.
25 Mart 1974
Bireye ne oluyordu? Yahya Kemal kendisinc soru sorulmasından hoşlanmazdı. O, geleneği temsil ediyordu. Onunla tartışılamazdı. Kendisinc bir toplantıda genç bir adam soru sorunca yanındaki. ınc dönerek, 'Kim bu adam?” demişti. Osmanlı gosterişi sevmiyordu. Kuçuk saraylarda, ahşap evlerde oturuyordu. Tiyatroyu soytarılık, resmi küfür sayıyordu,
Reklam
1830-1850 yılları arasında çok sayıda dikkate değer şahsiyet Kaf­kasya'da boy gösterdi. Bu adamlardan bazıları, tarih sahnesinden silinmeden önce oldukça büyük roller oynadı. Bazıları, tarihin arka odasında hiç gelmeyecek sırasını bekledi. Bazıları, uçsuz bu­caksız bozkırı aşıp göğe doğru yükselen dağların gölgesinde bir­kaç saat geçirdi ve
Davetiye
Ey Benito Mussolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duçe! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür; Din Arab’ın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem
Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!   Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.   Damarında var mı senin böyle bol kanın?   Türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!   Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,   Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,   Karşısında olmasaydı şanlı "Türk Budun"   Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,   İnsanoğlu ümitlerle dolup taşmalı,   Aryalarla Turanlılar karşılaşmalı.   Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;   Hız verecek biricik şey ona savaştır!   Keskin olur likörlerden ayranla kımız,   Karnera’yı yere serer Tekirdağlımız.   Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru   Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...   Biz güleriz Façyoların felsefesine,   Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?   Bizim yanık Fuzuli'miz engin bir deniz!   Karşısında bir göl kalır sizin Dante’niz!   Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!   "General"ler "Paşa" larla atamaz aşık!
“Bizim Osmanlılar neden Sadi gibi bir adam yetiştirememişler?" Divan edebiyatını, tezkireleri, Evliya Çelebi'yi, Cevdet Paşa'ya kadar parça parça düşündü. "Sadi Acemcenin en güzel numunesini vermek iddiasında... Peki ama, Fuzuli, Nedim, neyi vereceklerdi? Arapça mı, Acemce mi, Türkçe mi? Bir aşiretten cihangirâne bir devlet
Reklam
_Gazeller_ _Keşke uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin. _Ey bütün maddî varlığından kurtulup, sadece baştan ayağa nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp kendilerinden utanıyorlar. Senin cevherin kuyumcuda müşterilerce pek beğenildi. Yani asaletine, rühî güzelliğine, Hakk aşıkları hayran oldular. _Avareliği, bir bir şerbet gibi
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
Davetiye
Keskin olur likörlerden ayranlı kımız, Karnera'yı yere serer Tekirdağlı'mız. Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru... Biz güleriz Façyoların felsefesine, Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine? Bizim yanık Fuzuli'miz Engin bir deniz! Karşısında bir göl kalır sizin Dante'niz! Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık! "General"ler "paşa"larla atamaz aşık!..
Postacı yeniden eski Postacı olmuştu. Sorarım sana ey okur, biz bunu böyle yazdık diye Postacı eski Postacı olabilir mi? Aferin sana. Olamaz tabii. Ne zaman leylaklar açsa, nerede bir papatya görse, bir kuş çalıların arasından pırr diye havalanıp ufka doğru uçarak kaybolsa, kalbinde kapandı denilen yara kanamaya başlıyor, ak güllerin üzerine kızıl kan damlıyordu. Bırak damlasın. Kimi neşeyle, kimi acıyla beslenir. Fuzulî boşuna “Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip” dememiş. Postacı artık derdini seven biri olup çıkmıştı.
Reklam
Karnera’yı yere serer Tekirdağlımız.   Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru   Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...   Biz güleriz Façyoların felsefesine,   Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?   Bizim yanık Fuzuli'miz engin bir deniz!   Karşısında bir göl kalır sizin Dante’niz!   Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!   "General"ler "Paşa" larla atamaz aşık!
"İzmir'den Sesler Hakkında"
Aruz veznini, yalnız, bize yabancı olduğu için bırakmadık. Zaten, artık aruzun bize büsbütün yabancı olduğu da iddia olunamazdı. Çünkü 8‐9 asırdan beri Türk şiirine giren, binlerce Türk şairleri tarafından işlenen aruzun üzerinde, hiç şüphesiz, bizim de büyük bir hakkımız vardı. Binaenaleyh biz, hece kadar olmasa bile, yine kendi malımız olan
wonderful
Padişahın birinin birçok aslanı vardı. Hepsi sanki yedi başlı ejderhaya benziyorlardı. Padişah bir kimseye kızıp onu helak etmek istediği zaman, o kimseyi aslanlarının önüne attırırdı. Aslanlar da zavallıyı paramparça ederler- di. Bu padişahın yakın adamlarında yeni bir civan vardı ki gayet hünerliydi. Çok akıllı olduğundan, padişah kendisini özel
Sayfa 64 - RenKitabı okudu
Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru   Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...   Biz güleriz Façyoların felsefesine,   Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?   Bizim yanık Fuzuli'miz engin bir deniz!   Karşısında bir göl kalır sizin Dante’niz!   Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!   "General"ler "Paşa"larla atamaz aşık!
Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Düce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür; Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.