İncilerim senin yüzünden dünyanın her köşesini tuttu. Teker teker döküldü dilimden gaflet uykusu.
Bak kalbin beni uykumda boğarak öldürdü.
Yusuf gibi sabrı öğretti, ölüm kuyusu.
Ey şan şöhret bağının tuzağına yakalanmış insan! Kararsız dünyanın meşgalesi, hevesi nereye kadar?
Ömür baharı son bulup lale renkli yanağının hazan yaprağına döneceği günü hatırla.
Devran elinden ömür kadehine taş gelecek. Cüra gibi en son mekânın toprak olacak.
İnsan olanın kalbi ayna gibi saf olur. İnsansan kalbinde kaplan kini ne arar.
İbret gözünde gaflet uykusu ne zamana dek? Aslan pençeli şahın ölümü sana yetmez mi?
O saadet ülkesinin baş süvarisinin atına dolaştığı zaman dünya meydanı dar gelirdi.
Macar kâfirleri kılıcının keskinliğine baş eğdi. Frenk kılıç cevherini tadınca beğendi.
Yüzünü taze gül yaprağı gibi yavaşça yere koydu. Devran hazinedarı bir mücevher gibi sandığa koydu.
Böyle mi Olur?
Bu âşıklık mıdır ey dil, muhabbet böyle mi olur?
Onu candan sevenlerde ya hâlet böyle mi olur?
Hevâ ile heves hâlin, cihan fikridir eşgâlin
"İnsan dünyaya, kolayca gelir, ama ondan çıkışı zordur!"
Dünyada ölümün gerçekliğini bildiği halde sevinmek ne kadar tuhaftır. Cehennemin varlığına inandığı halde gülen, dünyada insanların durmadan değişip gittiklerini gördüğü halde dünyaya güvenen, kadere inandığı halde hırsla çalışanların
durumları ne tuhaftır."