Seher, bülbül demiş ki bahçıvana: "Biter gam, ayrı şey bitmez, bu kilden! Diken, çöllerde bitmiş yaşlanır hep; Ve lakin gül, hemen gençtir ölürken!"
" Gecelerin kaç saat olduğunu, var git gam tutkunu olanlardan sor! "
Reklam
Elazığlı bir delinin (veli) Allah'a mektubu
“Ben dünya kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz (Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden;  İsmi önemsiz, cismi değersiz, Çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, Ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakim’inin Dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir..! Ben gam (dertlilik)
"Ahmak oldur dünya için gam yiye, ne bilirsin kim kazana kim yiye."
“Türkçede, Farsçadan giren bir ek var: ‘-zede’. Bu ek Farsçada ‘vuran, vurulan’ gibi anlamlara sahiptir. ‘Hafifçe yaralamak’ anlamındaki ‘zedelemek’ fiili de bu ekten gelir. Ayrıca ‘depremzede, afetzede, kazazede’ gibi sözcükler de bu ekten türemiştir. Bir de çok güzel bir şarkının tıpkı kendisi gibi güzel bir sözü var: ‘Gamzedeyim, deva bulamam.’ Buradaki ‘gamzedeyim,’ sözü aslında ‘çene, yanak gibi yerlerde bulunan küçük çukur’ anlamındaki ‘gamze’den bahsetmemektedir. Bu söz, ‘tasa, kaygı, üzüntü’ anlamındaki ‘gam’ sözüyle ‘-zede’ ekinin birleşmesiyle oluşmuştur. Haydi şimdi şarkıyı bir de böyle dinleyin…”
İşlenmemiş ham bir taş, heykeltıraşın elinde sert aletlerle delinip yontulmaya başlanır. Kaba saba taşın mükemmel bir sanat eserine dönüşmesi, dağılıp parçalanmasına, birçok merhale ve süreçten geçmesine bağlıdır. Dünyaya gelen insan da ilahi sanatın bir ham maddesidir. Onun mükemmel olmasına giden yol musibet, gam ve kederlerle yontulmaktan geçmektedir. Bu merhalelerden hiç geçmeyen insan yaşamamış sayılır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.