Bu Didem Madak'dan okuduğum ilk şiir kitabıydı ve ölmeden önce son kitabı olması beni derinden üzdü. Daha çok genç yaşta kaybettiğimiz bu şairin şiirlerinin dili gündelik dilden argoya, sokağın diline dönüşüyor. Tarzı öyküleme biçimindedir. Konusu, Pulbiber Mahallesi’nde modern olanlarla “ötekilerin” bir arada yaşadıkları bir İstanbul mahallesini konu edinir. İstanbul’un kozmopolit yapısı içinde yaşamaya mecbur olan farklı kesimlerin yaşantısını şiirlerine taşır. Kent insanın bunalımlarını, isyanlarını başarı ile anlatan şiirlerdir bunlar. Ve bu kitap “Eyvallah” kelimesiyle sona erer. Kendince, okuruyla vedalaşır. Sınav haftam olduğu için okuması biraz uzun sürse de çok sevdiğim bir kitap oldu. Diğer kitaplarını da okuyacağım.
Gün içerisinde bitirdiğim, kısacık bir kitaptı. Bir şiir kitabı olarak değerlendirirsem belki de orjinal dilinde daha çok zevk alabileceğim bir kitabın çevirisinden şiir olarak çok keyif alamadım. Ama güzel alıntıları olan, yazarın içindekileri bir günlük gibi yazıp şiire dönüştürmüş hali. Bazı sayfalarda duygulandım, bazılarında kendimi bulduğum güzel bir kitaptı.
prenses
kulenin en tepesindeki odaya
kendini kilitledi
ve
zırhı pırıl pırıl parlayan
bir şövalyenin
gelip onu kurtarmasını bekledi.
kendi kendimin şövalyesi olabileceğimin farkında değildim.