Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Irem
Irem
@gardeninheaven
Kitap delisi, Turk kahvesi asigi, teknoloji sever, seyahat sever,hayvansever
214 okur puanı
Mayıs 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Serhat Yabancı'nın okuduğum ilk kitabi olan Düşündüğün Gibi Değil'i severek okudum.Yazarla tanışmam internet üzerinde bu tarz kitaplar üzerine araştırma yaparken gerçeklesti.Kişisel gelişim, psikoloji ve insan davranışları üzerine kitaplar okumayı sevdiğim için kitap ilgimi çekti.Kitabın dili oldukça yalın ve açık,okuma aķıcı ve kolay.Aslında hep bildiğimiz şeyler belki fakat neyi nasıl uygulamamız ya da nasıl düşünmemiz gerektiğini kolayca aktarıyor.Her zaman inandığım bir şey var ki herkes kendi işine bakmak yerine içine baksa, kendini iyileştirmek ve olumlu yönde geliştirmek için çaba harcasa dünya daha yaşanır bir yer olur.Yazarın diğer kitaplarını da keyifle okuyacağımı tahmin ediyorum.Bu tarz kitapları seviyorsanız, okumanızı tavsiye ederim.Kitap dolu günlerimiz ve okumalarımız daim olsun.
Jack Audley eski asker fakat sonradan haydut olmuş bir delikanlı...Grace Eversleigh ise beş yıldır dul Wyndham Düşesine refakat eden genç bir kız... Düşes huysuz ve yaşlı bir ihtiyar... Jack Audley , bir akşam düşes ve Grace'in bulunduğu arabaya soygun düzenliyor. Jacki gören düşes, bir gemi kazasında kaybettiği oğlunun çocuğunu bulduğuna ikna oluyor. Bu defa delikanlıyı kendisiyle birlikte aile evlerine gelmesi konusunda onu ikna etmeye çalışıyor. Fakat Jack bu teklifi kabul etmiyor ve sonunda Jack bir anda kendini kaçırılmış ve babasının ailesiyle baş başa buluyor.Bütün bunlara ilave olarak Jack'in doğum hakkı ile dük olması gerektiği ortaya çıkıyor.
Aynı evde düşes, Grace ve var olan dük ile yaşarken ; Jack ve Grace birbirilerine aşık oluyor ve işler farklılaşıyor. Kim dük olacak? Var olan dük ve nişanlısının durumu ne olacak ? Jack ve Grace'in aşkı ne olacak gibi durumlar ortaya çıkıyor. Julia Quinn'in ilk okuduğum kitabı, bir çırpıda çok fazla kafa yormadan okunacak bir kitap, bazen araya bu tarz pembe kitaplar almak hoş oluyor. Keyifli okumalar dilerim.
Irvin D.Yalom'un kitaplarını okumayı sevdiğim, psikolojiye ve insan davranışlarına olan merakım yüzünden bu kitabını da okumayı seçtim. Fakat itiraf etmeliyim ki; diğer kitapların da aldığım lezzeti bu kitabında alamadım. Kitabı aralıklarla okuduğum ve okuma süresinin uzamasından kaynaklı olabileceği gibi, içindeki terapi öykülerinin benim dikkatimi daha az çekmiş olmasının neticesinde bu kararı vermiş olabileceğimi de düşünüyorum. Kitapta on tane terapi öyküsü var. Hekim hastalarıyla olan terapi seanslarından ve hastaların sorunlarını çözme yöntemlerinden ve hatta hastaların bazı konularda hissettikleri düşüncelerin ; kendi düşünceleri ile paralelliğinden ve benzer durumları kendi hayatında da deneyimlediğinden sık sık bahsediyor. Ktaptan çıkardığım en temel düşünce bana çok sevdiğim şu söz hatırlattı. '' Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. '' Herkes kusursuz doğuyor fakat yetiştirilirken öğretilen doğru ya da yanlışlar ile erişkin olduğunda karakteri oturuyor. Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Okur Takip Önerileri
1876 yılında gayrimeşru bebeğini doğurmak için Büyükada'ya sürülen gencecik bir kadının adada yasadığı olaylar, insanların bu duruma bakış açısı, bu genç kadının kendini sorgulaması, bu durumun ailesine yaşattıkları ve diğer insanlarla olan iletişimi ve en sonunda aşkı bulmasının anlatıldığı kitabı ilk başlarda çok sevemedim bana hissettirdiği duygu o döneme ait ait olamayacak kadar feminist bir bakış açısıyla yazılmış olduğu idi fakat kitabın son bölümlerindeki kurguyu ve anlatımı oldukça beğendim.
Kitabı okumadan önce hakkında kısa bir araştırma yapmıştım, kitabın muazzam bir aşk öyküsü olduğu, sözüm ona ''saf ve temiz '' bir aşkın hikayesi olduğu yönündeydi. Kitabın akıcılığını, yazarın anlatımını ve genel hatlarıyla okuyucuya aktardığı duyguyu sevdim öte yandan saf aşk diye tanımlanan aşkın '' aslında yasak aşk '' olduğunu ve bu aşkın sanki onaylanmak istercesine meşrulaştırılarak servis edilmesi beni huzursuz etti. İki evli insanın sırf aradıkları mutluluğu hayatlarında bulamadıkları için birbirleriyle birlikte olup çok uzun yıllar bu macerayı devam ettirmeleri beni rahatsız etti. Şöyle düşündüm ; benim aşkım bir başkasını rahatsız edecekse ve insan olarak bir başkasının hakkına gireceksem ve o kişiyi yıllarca kandıracaksam bu saf ve temiz bir aşk olabilir miydi ? Umarım , incelemem moda deyimle ''çok fazla spoiler '' verip sizi huzursuz etmez. Hepimize bol kitaplı keyifli günler dilerim.
Bir devlet dairesinde dokuzuncu dereceden memur olan Akakiy Akakiyeviç'in paltosunu en sonunda ben de okuyabildim. Anladım ki, bazı kitapları okumakta gerçekten geç kalıyoruz bazen... Tek tesellimiz ise hiç okumamaktan iyidir oluyor sanırım. Kahramanımız silik bir karakter, sadece evrakları kopyalama görevinde çalışıyor ya da tek yapabildiği bu olduğu için iş hayatında hiç ilerleme kaydedememiş, kendi halinde basit yaşayan bir kişi, her şey kendisine yeni bir palto almak istemesiyle ortaya çıkıyor, insanların eski paltosuyla ilgili onu aşağılamaları, yeni palto sonrasında ona bakış açılarının değişmesi ve palto uğruna Akakiy'in başına gelenler. Kısacık bir kitapta bu kadar çok duygu nasıl anlatılabilir gerçekten hayranlıkla okudum. Bürokrasi, kişilerin kendilerini hep olduklarından daha yukarıda görmesi, kendinden aşağıda olduğunu düşündükleri kişileri kendi egoları uğruna ezme ve yerme halleri... Kitap hakkında konuşacak çok şey var lütfen okuyun, çok kısa zamanda bitiyor. Dostoyevski haklıymış; “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık!” derken...
Kitabı alma sebeplerimden en önemlisi itiraf etmeliyim ki ismi ve kitapçı dükkanında geçtiğini düşündüğüm konusu idi. Kitabı okumaya başladığımda ise olay örgüsünün çok farklı olduğunu keşfettim. Bu aralar aynı anda birden fazla kitap okuduğum için kitap bir solukta bitmedi. Fakat genel olarak kitabı sevdim. Konusundan bahsetmek gerekir ise ; Kitty Miller 38 yaşında bir kadındır. Denver'da en yakın arkadaşı olan Frieda ile bir kitabevi işletmektedir. Baş kahramanımız hayatına devam ederken bir aksam uyur ve uyandığında kendini , kendi yaşamından çok farklı olan bir ortamda ve olay örgüsünün içinde bulur. Bu durumun ortaya çıkmasıyla Kittly ( Katharyn ) pek çok şeyi ve yasadığı şeylerin gerçekliğini sorgulamaya başlar. Çok basit gibi görünen bir anlatımla ilerleyen kitap , sonuna doğru daha karmaşık ve farklı bir sonuca ulaşır. Sıcak, samimi bir kitap , özellikle kadın okuyucuların dikkatini çekebileceğini düşünüyorum. Hepimize bol kitaplı günler dilerim. Keyifli okumalar
Gerçek bir hayat hikayesine dayanan kitapta narsistlik derecesinde kendine hayran olan bir erkeğin kadınlarla olan iliskisi ve hayatı anlatılıyor.Doktorun hastası olan kişi yıllar içinde terapi almaya devam edince aslında çocukluğunda yaşadığı travmaların sonucu hayatının ne hale geldiği ve yasadıkları neticesinde kendi iç dünyasına yaptığı yolculuk çok güzel anlatılmıs.Yanılmıyorsam Doğan Cüceloğlu'nun bir sözü vardi şöyle diyor "Çocukluk insanin anavatanıdır." Buradan cıkarılan sonuç bence şu ki ; çocukluğumuzda yasadığımız her durum yetişkin olduğumuzda yaşayacağımız her durum ile bağlantılı.Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Jojo Moyes'in okuduğum ikinci kitabi... Kitap kısa ve akıcı ve okunması oldukca kolay, konusundan bahsetmek gerekirse 2002 ve 1912 yıllarında Paris'te geçen iki çiftin , birbirinden farklı iki balayı hikayesinin anlatıldığı kitapta iki kadının aldıkları evlilik kararlarını sorgulamalarını, evliliği ,kadın ve erkek ilişkilerini okuyorsunuz.Kitabın sonunda "Ardında Bıraktığın Kadın" kitabınının bir çeşit başlangıcı olduğu belirtiliyor. Hikayelerin tamamlanması için o kitabı da okumak gerektiğini düşünüyorum. Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Kitabı 2013 yılında kütüphaneme eklemişim fakat kitap alma konusunda kendimi durduramadığım için okumak bu yıl kısmet oldu meğer okumak için çok geç kalmışım. Tek kelime ile bayıldım. Anlatım akıcı, dili çok sade verilmek istenen duygular çok net okuyucuya iletiliyor. Kitapta, biri akıllı, biri aklı kıt olan iki arkadaşın kendi arazilerini alıp çiftlik kurma hayallerini gerçekleştirebilmek uğruna para biriktirmek amacı ile çalıştıkları çiftlikte geçen olaylar anlatılıyor. Çok farklı zamanda ve coğrafya da bile yaşasa insanların benzer hayaller içinde olabileceğini, dünyaya dair kurulabilecek hayallerin birbirine ne kadar benzeyebileceğini görüyorsunuz. Öte yandan kitap ; iyiliğin akılla değil, kalp ile ilgili olduğunu anlatıyor.
Beni en çok etkileyen cümle kuşkusuz ki “İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. Bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. Gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi biri olmadığını görüyorsun…” oldu. Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Not: En yakın zamanda filmini de izlemek istiyorum, John Malkovich rol aldığına göre kesinlikle iyi olduğunu düşünüyorum.
Annesi tarafından; sosyal statüsünü evlilik yolu ile yükseltebileceği öğretilerek büyütülen Kitty, yaşının gelmesine rağmen kendine uygun birini bulamadığı için Walter ile evlenerek Hong Kong'a gider. Kitty'in ihanetiyle sarsılan Walter ve sonrasında aralarında geçen olaylar, Kitty'in kendi hayatındaki zaaflarını ve eksikliklerine dair anlam arayışına girmesine ve hayatının amacını sorgulamasına neden olur. Kitabı okurken bir parça Hristiyanlık propagandası yapılıyormus hissine kapıldım fakat kitap genel hatlarıyla güzeldi. Hepimize bol kitaplı günler dilerim.
Zweig'in yine keyifli okuduğum bir başka kitabı '' Korku'' , kitabın içeriğine gelecek olursak ; korku duygusunu eşini aldatan bir kadının hayatından kendi iç dünyasındaki gelgitleri,yaşadıklarını itiraf edememe ve yaşadıklarına çözüm bulamadığında aklına gelen düşüncelerin ne kadar uç ve pervasız olabileceği, bir insanın korkularının o insanın hayatını ne hale getirebildiği ve duygularıyla başa çıkamamasını çok iyi anlatıyor. Zweig'in kitap karakterlerinin iç dünyalarını anlatma şeklini bir kere daha takdirle ve severek okudum. Hepimize bol kitaplı günler dilerim.
Hayvan Çiftliği'nin ana karakterlerini hayvanlar oluşturmaktadır. Hep birlikte bir çiftlikte beraber yaşayan hayvanlar kendilerini sömüren çiftlik sahibine karşı ayaklanıp, çiftliği ele geçirirler. Onlara göre bundan sonra eşitlikçi ve adil bir düzen olacaktır. Fakat işler planlandığı gibi gitmez ve önder olan domuzlar gitgide her kuralı ve her hareketi kendi çıkarları doğrultusunda değiştirip , kılıfına uydurarak , diğer hayvanları kandırmaya ve onları eski hallerinden çok daha fazla sömürmeye ve baskılamaya başlarlar. Bu kitap ilk başlarda çocuk kitabı gibi görünse de aslında siyasi düzene bir göndermedir. Şahsım adına çıkardığım sonuç şudur ki ; 1943-1944 yılları arasında yazılmış bir kitabın hala günümüzdeki politik durumlarla olan benzerliğidir. Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Ermiş kitabının devamı olan Ermişin Bahçesi'ni Ermiş'i beğendiğim kadar beğenmedim.Ermiş'i okurken aldığım lezzet malesef bu kitapta yoktu.Okumayı arzu ediyorsanız öncelikle Ermiş'i sonrasında bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.Hepimize keyifli okumalar dilerim.
Üç tane öyküden oluşan kısacık bir kitap fakat kesinlikle okunması gerekiyor.Hem klasik olması sebebiyle hem de kitabın verdiği mesaj açısından...Öykülerde iyilik, doğruluk, sevgi ve sefkat duyguları o kadar hoş anlatılmış ki iyiye ve guzele olan inancınızı tazeliyor.Hepimize keyifli okumalar dilerim.
