Bu âyet-i kerimede üç kötü huy ve alışkanlık ele alınmış, etkili bir üslûpla yasaklanmıştır: 1. Zan ظن : Gerçek bilgi ve kanıta değil, tahmine dayalı hüküm verilmesi! 2. Tecessüs تَجْسٌ : İnsanların ayıplarını ve gizliliklerini araştırmak! 3. Gaybet غيبَةٌ : İnsanları arkalarından konuşarak onları çekiştirmek!
Sayfa 155Kitabı okudu
40. Hali ve yaşayışı sana feyz ve hamle vermeyen, kâl ve sözü seni Allah'a götürmeyen kimse ile sohbet etme, arkadaşlık yapma. 41. Çoğu zaman kötü bir şey yaparsın. Fakat hâl ve gidiş yönünden senden daha düşük bir kişi ile arkadaşlık yapmış olman onu sana güzel gösterir. ... 44. Allah ile huzur haline ulaşamadın diye zikri terketme, zikrin peşini bırakma! Çünkü bizzat zikirden gafil olmak, zikir yaparken gafil ve dalgın olmaktan daha beterdir. Olabilir ki (Hak Taalâ) seni gafletle yapılan zikirden yakaza ve uyanık halindeki zikre, yakaza halindeki zikirden huzur halindeki zikre, huzur halindeki zikirden mezkûrun dışındaki her şeyden (uzak kalarak) gaybet halindeki zikre yükseltir. "Bu aziz olan Allah (c.c.) için zor değildir" (İbrahim, 14/20).
Sayfa 27 - Dergâh Yay, 7. Baskı
Reklam
Vecd, dervişin herhangi bir şey sebebiyle kendinden geçmesi demektir. Bu "herhangi bir şey" gönülde hissedilen bir duygu, bir zikir meclisi olabileceği gibi bir ney taksimi, bir kuş sesi hatta bir kapı gıcırtısı da olabilir. Çeşitli egzersizlerle hassas bir noktaya yükselen müridin kalbi bu vâridler sebebiyle gelen heyecanları taşıyamamakta ve kendini kaybetmektedir. Sufîlerin burada dikkat çektikleri husus "yapmacık" haraketlere başvurulmamasıdır. Aslında onların istediği şey bu "kendinden geçme" durumuna düşmemek için azami gayreti göstermektir. İnsanların mizaç ve yaratılışlarıyla da yakından ilgili olan bu durum için pek çok tasavvuf terimi üretilmiştir. Bunlar genellikle birbirine zıt iki terimin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Birincisi vecd haline benzer olan "manevî sarhoşluğu" diğeri ise normal hali ifade etmektedir. Birkaç tanesini şöyle sıralamak mümkündür: Cem-fark, mahv-ısbat, gaybet-huzur, sekr-sahv, heybet-üns, fena-beka... Vecd-fakd. Vecd bulmak, fakd ise kaybetmek demektir. Vecdin başlangıç hali tevacüd, mükemmel şekli ise vucüd adını alır. Nurî şöyle diyor: "Rabbımı bulunca kalbimi (kendimi), kalbimi bulunca Rabbıını kaybediyorum.
"Gözler kör olmaz ama göğüslerdeki kalpler kör olur."( Hac suresi 46 ayet)
Müminler!
İyi ve kötü günde, hastalık ve afiyette, fakirlik ve zenginlikte, insanların kendilerine teveccühünde ve yüz çevirmesinde, özetle her hâl ve kârda rableriyle hemdemdirler. Kalplriyle bir an olsun O'ndan ayrı kalmazlar. Gönülden O'na teslim olmuşlar, kendilerini kaderin ellerine bırakmışlardır. Allah'ın kendileri üzerindeki tasarruflarına rıza gösterip muvafakat ederler; tartışmayı terk ederler ve gaybet uykusundadırlar ve onları ilahi emir ve yasaktan başka hiçbir şey kendilerine getirmez.
Sayfa 197 - GelenekKitabı okudu
11 Kandil
2 | Nazar ber kadem Zâhirî anlamı, sâlikin lüzumsuz şeyler görüp gönlünün dağılmaması için yürürken önüne (ayağına) bakması anlamında bir terimdir. Bu terimi, sûfînin yürürken gaflet içinde olmaması ve attığı adımları hayır yolunda atmak için bilinçli olması şeklinde yorumlayanlar da vardır. Ahmed Kâsânî nazar ber kademin bâtınî mânâsını şöyle açıklamıştır: 'Sûfî tasavvuf yolunda hangi makama ulaşmış ise kalben orayanazar etmeli, böylece gaybet değil huzûr ve sahv içinde olmalıdır ki buna fark ba‘de’l-cem' de derler.‛ İlk dönem sûfîlerinden Ebû Muhammed Murta‘iş (ö. 328/940), 'Sûfî, himmeti (nazarı, düşüncesi) ayağının yanında olan kişidir.' demiş, Hücvîrî de bu sözü sûfînin bedeni neredeyse kalbi ve düşüncesi de oradadır, bu kişi gaybeti olmayan bir huzûr ve cem‘u’l-cem makâmındadır, diye yorumlamıştır. Ahmed Kâsânî’nin bâtınî yorumu, Hücvîrî’nin yorumuna benzemektedir. Nazar ber kademin bir diğer mânâsı şudur: 'Sâlik nefs engellerini aşmada ve tasavvuf yolunda öyle hızlı ilerlemeli ki, gözünün ulaştığı son noktaya bir anda adımını atıp ulaşmalıdır.' Meykede-i Muhabbet adlı eserde bu terimin ‚Nazar ber kıdem‛ şeklinde okunup, ezelî (kadîm) olan Allah’ı düşünmek ve dünyânın fânî olduğunu bilmek diye yorumlanabileceği söylenmiştir. Bu terim bazı kaynaklarda ‚Nazar der kadem‛ şeklinde kaydedilmiş ise de mânâsı değişmez.Muhammed Murta‘iş (ö. 328/940),
Reklam
kültürel mirasın va­sıf değiştirmesini Şia üzerinden örnekler: Yönetimde veraset, hükümdarın tanrısal hakkı, yarı insan yarı tanrı yöneticiler, kutsanmış aile motifleri, Şiâ'nın İslamileştir­ diği temel mitoslardandır. Tarihsel süreç içinde yaşanan olay­lara bağlı olarak mehdilik, ismet, gaybet ve ric'at görüşlerinin Şia'nın temel inanç esasları arasına girdiği görülmektedir."
Bu huzur, devam ettiği sürece, asla perde ve hicap kabul etmez. ZiraYüce Hakk'in tecellisi, esmâ, sıfat, şüun ve itibarlar olmadan olur. Dâimî bir huzur olur ki, onda gaybet hali yoktur.
Sayfa 111 - 27 MEKTUPKitabı yarım bıraktı
Bu huzur, devam ettiği sürece, asla perde ve hicap kabul etmez. ZiraYüce Hakk'ın tecellisi, esmâ, sıfat, şüun ve itibarlar olmadan olur. Dâimî birhuzur olur ki, onda gaybet hali yoktur.
Sayfa 111 - 27 MEKTUPKitabı yarım bıraktı
Allah ile huzur haline ulaşamadın diye zikri terketme, zikrin peşini bırakma! Çünkü bizzat zikirden gafil olmak, zikir yaparken gafil ve dalgın olmaktan daha beterdir. Olabilir ki (Hak Tealâ) seni gafletle yapılan zikirden yakaza ve uyanık halindeki zikre, yakaza halindeki zikirden huzur halindeki zikre, huzur halindeki zikirden mezkûrun dışındaki her şeyden (uzak kalarak) gaybet halindeki zikre yükseltir. "Bu aziz olan Allah (c.c.) için zor değildir" (İbrahim, 14/20).
Sayfa 27
Reklam
Özetle, Oniki İmamcı Şii geleneğe göre Muhammed b. el Hasan el-Mehdi'nin gaybeti iki evreye ayrılır. 260-3 29/874-941 arası yılları kapsayan başlangıçtaki "küçük gaybet'' (elgaybetü 's-suğra) sırasında İmam Mehdi, birbirini izleyen dört sefiri aracılığıyla cemaatiyle düzenli iletişim içinde kaldı. Ama 329/941 'de başlayan ve hala devam eden ''büyük gaybet''te (elgaybetü 'l-kübra) gizli İmam Mehdi yeryüzünde ya şarken ve dünyevi deneyime katılırken herhangi bir sefire sahip olmamayı tercih etti.
329/94 1 'de ölümünden birkaç gün önce el-Samarri, rivayete göre, gizli imamdan, tam gaybete geçişinin şimdi başladığını duyuran bir hüküm aldı. Bu hükmün ilanıyla birlikte, sefirler kurumu, gizli imamın sefirler aracılı­ğıyla temsili de son buldu. Bu nedenle el- Samarri, İmami Şiiler tarafından gizli imamla iletişim kuran son kişi sayılır. İmam elAskeri'nin 260/874'te ölümünden gizli imamın dördüncü sefirinin 329/94 1 'de ölümüne kadar geçen altmış yedi yıllık dönem daha sonra ''küçük gaybet'' olarak tanımlandı. Gizli imam açıkça Mehdi ya da kaim, imam sayısını da on ikide sabitleyen İmami Şiilerin son imamı sayıldı.
Şeyh İbn Acibe el-Hasenî [kuddise sırruhû] şöyle buyurmuştur: "Tasavvuf; • Allah Teâlânın huzuruna nasıl varılacağının, • Bâtının kötü ahlâklardan nasıl temizleneceğinin ve faziletli şeylerle nasıl süsleneceğinin, • Hak Teâlânın müşahedesinde veya halk ile beraberken gaybet halinin nasıl elde edileceğinin bilindiği bir ilimdir.
Ebu'l-Vefâ, tasavvufî hâl ve anlayışta takip ettiği yol, Zünnûn Mısrî (ö. 246/860)'den gelen ve Ebû Abdillah Sehl Tüsterî (ö.283/ 896) ile süren bir tasavvuf meşrebi takip ettiği görülmektedir. Ebü'l-Vefâ, birçok mutasavvıfta olduğu gibi, tasavvufi anlayışında, "varlık, Tanrı ve insan" konularına odaklamıştır. O, Allah'ı bilmenin ve tanımanın yolunun varlığı gereği gibi idrak etmekten geçtiğine inanmaktadır. O, "gayb" kelimesini kullanarak varlıkta Yaratıcının tecellîsini algılayarak O'nu gereği gibi kavrayarak Mutlak varlık'a vuslatın gerçekleşeceğine inanmaktadır. Bu konuda şu önermeyi kullanır: "Allah gaybdır, idrâk olunmaz ve gönül de gaybdır, tem- lik olunmaz. Gayb, gayba ulaşırsa, gayb, gaybı görür." demektedir. Yani Allah'ın eşyada saklı olan ilmini ancak o ilme gönlünü açan insan kavrar ve Allah ile hemhâl olmayı gerçekleştirir. Burada "gayb"kavramında kast edilen; Hakk'ın yaratıklarından gizlediği her şeydir. 800 Allah'ın gayb olması, her çeşit bâtınlıktan daha gizli olmasıdır. O'na dair tek idrâk, idrak edilemezliğini idrâktir. Tasav- vufta insan gaybet hâline girer
Sayfa 244Kitabı okudu
Resim