LORESSİMA - GÖKÇEN
Herkese selaaam nasılsınız bakalım ? Bugün kalemine ve yazım tarzına hayran kaldığım Loressima'nın Gökçen romanına göz atacağız sizlerle. Lafı daha fazla uzatmadan hemmen yorumuma geçeliim.
.
.
#kitapyorumu İlk kez okumuş olduğum ve kardeşim de dahil etrafımdaki herkes tarafından oku artık oku artık denilen bir kitap
Okumanın yürek isteyeceği dram yüklü roman.
Dört arkadaşın etrafında dönen bu kitabın asıl odağı ruhsal ve fiziksel olarak acı çeken Jude. Kötü başlayan hayatı iyi gelişmeler, başarı, sevgi dolu bir ortama rağmen düzelemiyor. En sevdiği insanı da kaybedince kaçınılmaz sona doğru gidiyor.
Okurken kalbim sıkıştı. Orada olup müdahalede bulunmak, kollamak ihtiyacı hissettim. İstismara ve depresif duruma karşı hassasiyeti olan kişilerin okumaması gerektiğini düşünüyorum. Çeviri gayet iyi, akıcı idi.
Rum okulları konusunda geniş bilgiler verdiği görülen Papa Eftim, bu okulların amacının çocuklara Türk düşmanlığı aşılamak olduğunu şu sözlerle ifade eder:
"Okulların durumu başlı başına bir âlem... Buralarda tam kötü tohumlar yetişmesi, gelişmesi için gerekli bütün unsurlar hazır. Bakın, bir tek Rum, çocuğunu Türk okullarında okutmuş mudur?
Schopenhauer kitaplarını afilli aforizmaları bulup çıkarmak için okuyor birçok kişi. Eminim ki onu okuyan çoğu kişi felsefesinden habersiz. Bu yüzden ‘karamsar felsefeci’ olarak anılıyor. Oysa karamsarlığının içindeki güzelliği görebilmek ve kitaplarını doğru yorumlamak için onun felsefe sistemini bilmek gerekir.
Ben de biraz bu felsefe sistemini
Selamlar, ben Leyla.
Uzun zamandır toksik bir çift hikayesi okumamıştım. Adam kıza ağza sıçıyor, kadına bir sürü kötü laf söylüyor, kadın da “Ay, erkeğim zor bir dönemden geçiyor, ben de az sürtük değilim.” diyerek az görülür bir akıl tutulması yaşıyor. Az görülür diyorum çünkü kadın karakteri sevdim. Güzel, seksi ve Jamerson söz konusu
Kitabın beğenmediğim yerlerini maddeler halinde sıralamaya karar verdim. Çünkü okuduğumda gerçekten çok gözüme çarpan ve okudukça rahatsız eden unsurlar vardı ve bu şekilde daha özet halinde aktarabileceğimi düşündüm.
1)Gerçekçilikten uzak:
Kitabın içindeki bazı diyaloglar ve olaylar çok KİTAPtı. Yani gerçekten gerçek hayatta yaşandığında çok
O an aklıma Uraz'ın hastanedeki mutsuz ve öfkeli hali geldi, abisinin Uraz'ı tutmaya çalıştığına emindim. Bu yazdıkları ise bu evde mutsuz olacağımı biliyor olmasıyla öyle uyuşuyordu ki resmen buraya dönmemi istememişti, hastanede o yüzden o haldeydi. Bir seyler duymuş olmalıydı. Belki de annemin az önce teyzemle yaptığı konuşmanın bir benzerini de Uraz duymuştu. Burada istenmediğimi, istenmeyeceğimi
biliyordu.
"Teşekkür ederim Uraz," diyerek cevap yazmaya başladım, "Her ne için bu kadar endişelendiysen merak etme. Gayet iyiyim annemle aram da ilginç bir şekilde gayet iyi."
Cevap hemen geldi.
"Sen yine de kötü olursan bana haber ver Kumru."
"Tamam, " yazdım,
"Yine de kötü olursam sana haber veririm. Merak etme."
Halkın siyasi zekâsı, isteklerini yerine getirecek, milletin dertlerine derman olacak, yetenekli siyasileri bulup meclise yollamak konusunda yeterli değildir. "Toplumsal kaygı" dediğimiz şeyin içinde milletin fertlerinin şahsi tecrübelerine ve bilgilerine pek az rastlanır. "Toplumsal kaygı"nın büyük kısmı dışarıdan tahrik
15 16 17 yaş gayet büyük yaşlar yani söyledikleri şeylerin kötü ya da davranışlarının sonucunun ne olacağının az çok farkında olunacak bir yaş şu yaş grupları hata yapınca ama onlar reşit değil davranış ya da söylemlerinin sonucunu bilmiyorlardır söylemi komedi sadece aq.
Evet gayet güzel bir kitap
Kazananlarla kaybedenler arasındaki fark, alışkanlıklarındaki farklılıklarda yatar.
İyi alışkanlıklar başarının anahtarıdır.
Kötü alışkanlıklar ise yenilginin kapılarını açar.
Özgün ve kusursuz bir eser ortaya çıktığında yolu üzerinde bulduğu en temel güçlük sahayı çoktan ele geçirmiş ve sanki iyiymiş gibi kabul görmüş olan kötü eserlerdir. Uzun ve çetin bir mücadeleden sonra rüştünü ispat edip kendisine bir yer açmada ve revaç bulmada başarılı olur. Ama çok geçmeden yeni bir güçlükle karşılaşır: insanlar gayet serinkanlı ve sakin bir şekilde altarın üzerine dehanın yanına yerleştirmek için yapmacık, özentili, kalın kafalı, sakar bir taklitçiyi bulup çıkarırlar. Çünkü onlar arada fark görmezler, gayet ciddi bir şekilde taklitçilerinin de onun gibi büyük bir adam olduğunu düşünürler.
Daha önce Romorantin'de olan Collo kaymaka mı, bana ihtiyatlı olmak gerektiğini ve (Fransız ordusu tarafından organize edilen) “sinsi bir suikastın gelmekte gecikmeyeceğini” iletti. Cezayir şefi eski komutan Albay Vaudrey orada olduğumuzu ve kim olduğumuzu biliyordu (şüphesiz ta askerlik hizmetimden beri “kırmızı listedeydim”; bunu 13
Birisi Bahriyeli olmak üzere, iki tane yâver, bizi büyük bir samimiyet ile kabul ettiler. Galiba onların kalbi bizden yanaydı.
Padişah’ın Birinci Mabeyincisi Yâver Paşa, güya özür diler gibi ellerini ovuşturarak yanımıza geldi. Bilhassa genç talebelerden çekinir görünüyordu. Yâver Paşa, huzur-u Şâhâne’ye birkaç defa girip çıktı. Nihayet büyük bir esefle Padişah’ın hasta olduğunu, bundan dolayı bizi kabul edemeyeceğini fakat evlâtlarının arzularını dikkate alacağını söyledi. Yâver Paşa, kendi adına da gayet nazik sözler ilâve etti. Fakat talebe:
— Bizi halk gönderdi, mutlaka kabul edilmek isteriz, diye birkaç defa ısrar etti. Bu, Yâver Paşa’yı tabiî çok üzüyordu. Ona, Padişah’a emir verir gibi haber gönderen bir gençlik çok kötü bir tesir yapmıştı. Ben, sadece halkın arzusunu söyledikten sonra, hep birlikte saraydan ayrıldık. Yıldız Yokuşu’nu inerken, bu yerlerin Abdülhamid zamanına nisbeten ne kadar boşalmış ve toz toprak içinde olduğunu gördüm. İçimde, Osmanlı hanedanının son günlerini yaşadıkları hissi hâsıl oldu.
Sabahattin Ali'nin bitmek bilmeyen sorunları ve hapishane maceraları yüzünden Bulgaristan'a kaçma kararını ve bu kararı alana kadar ki dönemi, yaşadıklarını gayet akıcı bir dilde anlatan kitaptır.
Yer yer gülümseten ama çoğu zaman hüzünlendiren içeriğe sahip. Böylesine mükemmel kalemi olan bir yazarın bu kadar kötü bir şekilde ölmesi (hatta öldürülmesi) beni derinden etkiledi. Kitap bittikten sonra uzun bir sürede etkisinde kaldığımı söyleyebilirim.
Günümüzde de birçok kişi tarafından okunan, Türk Edebiyatı en önemli eserleri arasında yer alan Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan ve daha nice romanların yazım aşamalarına da değinerek harika bir kitap ortaya çıkaran yazar sayesinde bilmediğim birçok detayı da öğrenmiş oldum...beğenerek okudum ve kesinlikle tavsiye ediyorum...
Yeşil MürekkepOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20164,936 okunma