Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dedelerinin mezar taşlarını okuyamayanlar önce buradan başlamalı !
Türklerin Kullandıkları Alfabeler Hakkında Eski Dilin Rüzgarıyla Bir Kaç Söz.. Türk kültüründen ve bunun tarihinden bahsedilirken Türklerin kullandıkları alfabelerden söz edilir fakat bu alfabeler hangi şartlar altında, hangi coğrafi bölgelerde ve hangi zamanlarda alınıp kullanılmıştır soruları kimsenin aklına gelmemiş. Bundan dolayı Türk
206 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
BENİM GÖNÜL SIZIM ATSIZIM...❤
Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye"den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır." GÖKBİLGE ATSIZ "Milliyetçilik milliyeti olmayanlar için Faşizmdir." GÖKBİLGE
Aşıkpaşaoğlu Tarihi
Aşıkpaşaoğlu TarihiDerviş Ahmed Aşıki · Ötüken Neşriyat · 2017421 okunma
Reklam
Gören herkes okusun lütfen
Mukaddes İslam topraklarını düşman saldırılarına karşı müdafaa edip Allah yolunda gazâ ve cihâd şevkiyle canlarını feda eden Kahraman Mehmetçikʼlerin muazzez ruhları için bir Fatiha ve üç İhlas suresi okuyalım lütfen...
Sefer duası
Allah, Allah Mümine farz-ı aym cenk-i cihad, Hudaya şükür bî-had! La ilahe illa'llah el-meliku'l-hakkın mübîn, Muhammed Resulallah, Sadıku vadu'l-emîn, Ve mâ-erselnâke rahmeten li'l-âlemîn, İnnâ fetehnâke fethen mubinâ, Ey padişah-ı mülk-i İslam aleyke aynu'llah! Sensin hâris-i din-i mübîn. Leşker-i islamın uğru açık ola. Rical-i
Sayfa 57 - Doğu KütüphanesiKitabı okudu
BİR KERE ÖLÜRÜM Ahmed bin Hadraveyh hazretleri kendi nefsini muhâsebeye çektiği bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır: Uzun müddet nefsime muhâlefetle onu kahretmiştim. Bir defâsında bir cemâat cihâd için gazâya gidiyordu. Bende de gazâ için büyük bir arzu uyanmıştı. Nefsim gazânın sevâbı ile ilgili hadîs-i şerîfleri bana hatırlatıyordu. Hayret edip,
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَرَجَ حَاجًّا أَوْ مُعْتَمِرًا أَوْ غَازِيًا ثُمَّ مَاتَ فِي طَرِيقِهِ كَتَبَ اللهُ لَهُ أَجْرَ الْغَازِي وَالْحَاجِّ وَالْمُعْتَمِرِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. (هب)‏ Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir kimse, hac veya umre veya gazâ (cihâd) yapmak niyetiyle (evinden) çıkar da bu yolda ölürse, Allâhü Teâlâ o kimseye kıyamet gününe kadar gazâ, hac ve umre yapanın sevabını yazar.” (Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)
Reklam
Türklerin Kullandıkları Alfabeler Hakkında Eski Dilin Rüzgarıyla Bir Kaç Söz
Türk kültüründen ve bunun tarihinden bahsedilirken Türklerin kullandıkları alfabelerden söz edilir fakat bu alfabeler hangi şartlar altında, hangi coğrafi bölgelerde ve hangi zamanlarda alınıp kullanılmıştır soruları kimsenin aklına gelmemiş. Bundan dolayı Türk kültürüne ve bunun tarihi seyrine has olan ve başka hiçbir milletin tarihinde
Rasulullah, "Bir kimse gazâ etmeden ve gazâ etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse münafıklığın bir şubesi üzere ölür." buyuruyor, Allah Teâlâ da cihad için atlar beslememizi emrediyor. Bu sebeple at beslemeyenin ya da gönlünde at sevgisi olmayanın durumu ve şubesi ne ola ki?
Sayfa 31 - Mehmet Ali Yeşil
Deneme Denemesi: Kalınlığı İnceliğinde
Dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybeder diyor Peyami Safa. Buradan bir pratikle dili bozulan bir millet bozulmaktan kaçamaz diyebiliriz. Leibniz, 'bana muhteşem bir lisan ver, sana büyük bir millet teşkil edeyim' derken büyük milletlerin varlığını diline borçlu olduğunu ifade ediyor diyebiliriz. Bu bağlamda Türk milletinin büyük bir tarihe
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ashâbından bir kişi, içinde tatlı su gözesi bulunan bir dağ yolundan geçmişti. Orası çok hoşuna gitti. Dedi ki; «–Keşke insanlardan ayrılıp şu vâdide otursam. Ama Rasûlullah’tan izin almadan bunu da asla yapamam.» dedi. Sonra Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gitti ve bu arzusundan bahsetti. Efendimiz cevâben şöyle buyurdu: «–Hayır, öyle yapma! Çünkü, sizden birinin Allah yolundaki (cihad, tebliğ ve benzeri) faaliyeti; evinde (cemaatten uzak şekilde kendi kendine) yetmiş sene kılacağı namazdan daha fazîletlidir. Allâh’ın sizi bağışlamasını ve sizleri cennete almasını istemez misiniz? O hâlde Allah yolunda gazâ ediniz…»”
Sayfa 41 - Yüzakı YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Savaşmanın Hükümleri...
Süleyman îbni Bureyde'den rivayet olunan bir hadiste de (Neylul Evtar 7/210) şöyle buyuruluyor: Süleyman İbni Bureyde bahasının şöyle dediğini nakleder "Rasûlullah (sav) bir orduya veya seriyyeye komutan tayin ettiği zaman özellikle komutana ve yanındaki Müslümanlara hayır tavsiye etti sonra da dedi ki: Allâh yolunda Allâh'ın adıyla gaza ediniz. Allâh'ın inkar edenlerle savaşınız. Cenk ediniz zulmetmeyiniz, ahdinize vefa gösteriniz. Ölülerin uzuvlarını keserek veya parçalayarak kötülük etmeyiniz. Çocukları öldürmeyiniz Müşriklerden düşmanlarınızla karşılaştığınızda onları şu üç şeye davet et. Bunlardan hangisine icabet ederlerse icabetlerini kabul et ve savaşma: Onları islama davet et. Eğer icabet ederlerse kabul et ve öldürme. Sonra yerlerini terk edip muhacirlerin yanına gelmelerini iste. Eğer bunu yaparlarsa muhacirlerin lehinde ve aleyhinde olan şeylerin kendilerinin de leh ve aleyhinde olacağını bildir. Eğer bundan yüz çevirirlerse Müslüman arapların başına gelenlerin kendilerinin de başına geleceğini ve Müslümanlarla beraber cihad etmedikçe ganimetlerden hiç bir şeye nail olmayacaklarını bildir, Eğer bundan da yüz çevirirlerse onlardan cizye iste eğer kabul ederlerse sende onları kabul et. Eğer bundan da yüz çevirirlerse Allâh'a sığın ve onlarla savaş." (Sahihi Müslim. Ahmet. Tirmizi)
Sayfa 15 - Ravza Yayınları
Dış gaye birincide, iç gaye ve büyük oluş da ikincide
Ekber Cihada giden yolun açılması için gaza edenler içinde ölüler, yâni şehidler... Bunlar ölmüşken ölmeyenlerdir》iç gaye ve büyük oluş Bir de ölmemişken ölenler...》dış gaye Bunlar da Cihad'ın fâtihleri... Ölmüşken ölmeyenin, yani şehidin en güzel örneği Uhut Muharebesinde... Başta, şehidlerin başbuğu Hazret-i Hamza... Ölmüşken ölmeyenlerin hakikatini Uhut Cengi getirdi. Ölmemişken ölenler "ölmeden ölünüz" hikmetini gerçekleştirenler... Dünya hayatı içinde sınırlarını yıkıp ötelere çıkanlar...
Sayfa 458Kitabı okudu
Türklerin İslâmlaşması, Türk tarihi açısından belirleyici bir evreye karşılık gelmektedir ve bu konuda herhangi bir tartışma da söz konusu değildir. Türkler, İslâm dinini kabul ettikten ve Müslüman olduktan sonra yeni bir çağa girmiş ve bir daha eskisi gibi olmamışlardır. Sosyal, siyasi, ekonomik, dini ve bilumum yaşamsal sahalarda farklı bir profil edinmişlerdir ve sözü edilen bu profil temelde Müslümanlık ile biçimlenmiştir. Müslüman olan Türk ile Müslüman olmayan Türk arasında salt bir çizgi değil, bir varoluş uçurumu vardır. Örneğin, Selçukluların Müslüman olduktan sonra yaptıkları ilk işlerden biri “kâfir Türklerle cihâd etmek” olmuştur. Gaza edip gâzi olmuş, cihad edip mücahid olmuşlardır. Onların İslâm ile ilişkileri o derece bütünleşici olmuştur ki, meşhur müsteşrik Bernard Lewis'in de dediği gibi, “ne o zaman ne de daha sonra hiçbir millet kendi varlığını ve kimliğini İslâm dininin içerisine Türkler kadar gömmemiş,” gömememiştir. Türkler için kullanılan “İslâm'ın kılıcı, sancaktarı ya da ordusu” gibi ifadeler hiçbir zaman tarihi ya da edebi bir mecaz değil, hakikatin ta kendisi olmuştur.
Cihad, geçmişten kıyamet gününe kadar devam edecek bir farzdır. Rasulullah(sav): "Kim gaza etmeden ve kendini niyet olarak gazaya hazırlamadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüş olur." buyurmuştur. Cihadın ilk derecesi kalbin kötülüğe buğz etmesi iken, en yüksek derecesi ise Allah yolunda savaşmaktır.
Sayfa 22
178 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.