Muallim Naci'nin Eserleri
1. Terkib-i Bend (1874): Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa etkisiyle yazılmış 88 mısralık bir şiirdir. 2. Âteşpâre (1883): Yeni tarz şiirlerini topladığı en hacimli şiir kitabıdır. 3. Şerâre (1884): Gazel, kıt'a, rübai gibi eski nazım şekillerinde yazdığı şiirlerin bulunduğu eseridir. 4. Fürüzan (1886): Çoğunlukla eski tarzda yazılmış şiirler bir araya getirilmiştir. 5. Sünbüle (1890): Bu eserin ilk bölümünde şiirler yer alır. İkinci bölüm nesirlerden, üçüncü bölüm ise “Ömer'in Çocukluğu” başlığı ile Naci'nin hatıralarından oluşmaktadır. 6. Mir'ât-ı Bedâyi ( 1896): 90 beyitlik bir mesnevidir. Naci'nin ölümünden sonra yayımlanmıştır. Yâdigâr-ı Nâci (1897): Naci'nin ölümünden sonra yakın arkadaşı Şeyh Vasfi tarafından gazete ve dergilerde kalmış şiirleri ile ilk şiirlerinin toplanması ile oluşturulmuştur. Naci'nin bu kitaplardan başka manzum destanları da vardır. Musa bin Ebi'i Gazan yahut Hamiyet (1882), Zatü'n Nitakayn yahut İbnü'z Zübeyr (1889), Gazi Ertuğrul Bey (1894). Naci'nin unutulmaması gereken sözlük ve biyografi çalışmaları da şunlardır: Istılahât-ı Edebiyye (1891) ve Naci'nin “fetva” maddesine kadar yayımladığı, ölümünden sonra kalan bölümü Müstecâbizâde İsmet tarafından onun notlarıyla tamamlanan Lügat-i Nâci (1891), Osmanlı Şâirleri (1890) ve Esâmi (1891). ”
Sayfa 5 - Kapı Yayınları, İstanbul, 2007Kitabı okudu
192 syf.
·
Puan vermedi
Serdar Tuncer'in “25 Maddede Olası Darbe Teşebbüsünü Önleme Listesi.”
1) Fuzûlî'den bir gazel ezberle. Bâkî'yle ünsiyeti artır, Taşlıcalı Yahya ile hem-dem ol. Şeyh Gâlib'i ihmal etme. Divan Edebiyatı pek mühim, orada biz varız. Muhabbetimizle, edebimizle, hassasiyetimizle, zarafetimizle, letafetimizle biz... Hiç bir şey yapamıyorsan Hayati İnanç'ı daha çok sev. 2) İmkân buldukça sabah namazlarını cemaatle kıl.
Delilim Yok Kalbimden Başka
Delilim Yok Kalbimden BaşkaSerdar Tuncer · Profil Yayıncılık · 20173,058 okunma
Reklam
'Olmak' için olması gerekenler.
'Olmak' için olması gerekenler 1) Fuzûlî'den bir gazel ezberle. Bâki'yle ünsiyeti artır, Taşlıcalı Yahya ile hemdem ol. Şeyh Gâlib'i ihmal etme. Divan Edebiyatı pek mühim, orada biz varız. Muhabbetimizle, edebimizle, hassasiyetimizle, zarafetimizle, letafetimizle biz... Hiçbir şey yapamıyorsan Hayati Inanç'ı daha çok sev. 2) İmkân buldukça
Sayfa 155 - 156,157,158Kitabı okudu
İsmine kurban :)
Künyesi; isim ve şöhreti: Şeyh’ül Ekber, âlim ve âriflerin yücesi, Ebu Abdullah Muhammed Muhyiddin bin Ali bin Muhammed bin Ahmed bin Abdullah el-Hâtemi et-Tâi. Tanındığı isim; İbni Arabi Doğum yeri: Mursiye Vefat tarihi ve yeri: 863, Dımaşk Bilinen eserleri: El-Ehâdis’ül Kudsiye * Erba’in * El-Esra ilâ Makam’il İsra * Istılahat’üs
Tamam.
Ziya Paşa: "Diyar-î küfrü gezdim beldeler kâşâne- ler gördüm /Dolaştım mülk-î İslâmî bütün virâneler gördüm" derken İslam ülkesindeki halden elbette yakınıyor, kendi yurdunda da büyük şehirler, güzel yapılar görmeyi diliyor; di- yar-i küfr diye alay ettiğinden belli: "Avrupa’yı hor görmeyin, gâvur 'deyip de geçmeyin, örnek alın," diyor, ancak büsbütün değişmeye razı değil, Avrupalı olmak arzusu yok. Avrupa’yı bilen, anlayan, Avrupa’dan örnek alan bir Doğu adamı olarak kalacak. Bakın, gazel yazmayı bırakmıyor, mısraı kıramıyor, öteden beri yazılagelen şiirden ayrılamıyor. "Biz de AvrupalIlar gibi yazalım, biz de birer Avrupalı olalım," diyemiyor. Geleneği kırmak, Avrupalı bir yazar, Avrupalı bir şair olmaya özenmek, ilk adımı atmak şerefi Tevfık Fikret’indir. Halit Ziya’ nındır, Cenap Şehabettin’indir.
Bütün Yönleriyle Kürt Meselesi...
ZENDPRESS – Geçmişte solcu ve sosyalistler “Türkiye halkları” veya “Kürt halkı” deyimi için uzun mücadele verip, acı çektiler. Yolu açtılar. İslâmî kesim o dönemde sadece inkârcı değil, aynı zamanda solculara karşı aktif güçtü. Bugün ise Kürt meselesi mevzuunda İslâmî kesim yazıp çiziyor. Nasıl samimi olunur?.. Üstelik İran örneği de ortada. Çünkü
Reklam
"...fevkalâde riayetim vardır Zât-ı mülûkânelerine bendenizin Ancak padişahım Muzır olan en ufak hususta bile Menafiine milletimizin İtaât etmekte mâzurum size Nizâm nedir bilir misiniz Usûl-ü meşveretle idare olunan bir millette Tafsile hacet yoktur padişahım Mesele bendenize emniyette Ricâl-i milletten emin olunuz Dokuz gündür mâruzât-ı mukaddemeyi Is'af etmemekte devam ediyorsunuz Bina-yı devleti tâmire çalıştığımız bir sırada Yıkmak istiyorsunuz diyebilirim siz Padişahım âdeta eğer bu esbaba mebni Beni serkârdan azlederseniz..." Tamburi cemil bey'den ürkek beyaz ferâceler Doktor sabiha'nın ve iç gerginliği Bu arada gazel tarzında Bir dersaadet ki ziya paşa'dan aruz vezninde Telkari minareler Ve mahyalar ve mahyalar Mefailü failün
Edebiyat bilimcilerine ve öğretmenlerine
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasıyla birlikte Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acemlerin dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİ VE BİLİMCİLERİNE.
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasından bir süre sonra Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acem dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
Ziya Paşa 1825 - 17 Mayıs 1880 Gazel I Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm Bulundum ben dahi dar-üş-şifa-yı Bab-ı Âli'de Felatun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm Huzur-ı gûşe-yi meyhaneyi ben görmedim gitti Ne meclisler ne sahbâlar ne işrethaneler gördüm Cihan namındaki bir maktel-i âma yolum düştü Hükümet derler anda bir nice salhaneler gördüm Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm (1870) Ziya Paşa
Reklam
16. ASIR ŞAİRLERİNDEN EDİRNELİ NAZMÎ Türkiye’de Osmanlı sülalesi hâkim olduktan sonra(1) acem taklidi divan edebiyatının kuvvetle yayılarak milli dil ve kültürümüzü şiddetle tehdit etmesi üzerine on beşinci asrın sonlarında Türkiye’de bir dilde milliyetperverlik cereyanı baş gösterdi. Aruz vezniyle olmakla beraber, yalnız Türkçe sözler ve hatta
Resim