Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Sır"rı keşfettiğim zaman bir karar verdim; artık televizyonda haber izlemeyecek, gazete okumayacaktım, çünkü bunlar beni mutsuz ediyordu. Haber programlarını ve gazeteleri, kötü haber verdikleri için suçlamak gerekmiyor. Evrensel bir topluluk olarak, bundan bizler sorumluyuz. Manşette kocaman bir dram olduğunda daha çok gazete satın alıyoruz. Ulusal ya da uluslararası bir felaket yaşandığında, haber kanallarının izlenme oranları tavan yapıyor. Böylece, gazete ve televizyon haber servisleri, bize daha çok kötü haber sunuyor, çünkü toplum olarak onlara bunu istediğimizi biz söylüyoruz. Medya sonuç, neden ise bizleriz. Çekim yasası faaliyette! Bizler istediğimiz şeylere odaklanıp, onlara yeni sinyaller gönderdikçe, haber programları ve gazeteler, bize sundukları haberleri ' değiştirecekler.
Sayfa 152
Seksen beş sayfalık bir gazete okuduğunuzu hayal edin. Ortalama bir insanın 1986 yılında -televizyon, radyo, basın aracılığıyla- maruz kaldığı enformasyonun hepsini topladığınızda günde kırk gazeteye karşılık geliyormuş. 2007 yılında gelindiğinde bu rakam günde 174 gazeteye çıkmış. (O zamandan bu yana daha da artmıştır eminim.)
Reklam
Sıkı can...
Almanlar Norveç'e saldırdı saldıralı - bir haftadır canı gazete okumak istemiyordu. Hatip Hoca' nın canı sıkılanlara söylediği sözü hatırlayıp gülümsedi. " Mahpus damında canın sıkkını iyidir. Harpadak çıkıp gitmez de ardından apışıp kalmazsın!"
Sayfa 33 - Ketebe yayınları...
ben iyiyim. bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri.. tesadüflere inanmıyorum hala. ve hala sevmiyorum, sevmediğin şeyleri.. hala sana dokunan her kadının cehenneme gitmesi gerektiği görüşündeyim. ben sana dokunamadığım her an zaten cehennem gibi bir yerdeyim. günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek.. ağlayamamak da zor üstelik.. ölüm gibi oluyor bazen. ölmüşüm gibi. ben her şeyden vazgeçiyorum. zengin olabilme ihtimalimden vazgeçiyorum. erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. kendime, kendimi kanıtlıyorum. hiçbir şey yapmıyorum. bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum. bu yüzden bana kendini hatırlatma... hayata döndürüyorsun beni. iş ilanlarına bakıyorum mesela. erkenden uyanıp sokağa çıkıyorum. durmadan kontrol ediyorum saatleri, takvim tutuyorum, gazete alıyorum, karıştırmıyorum günleri. bir kez daha ölmesi güç oluyor. bir kez daha vazgeçmesi zor oluyor... zor oluyor bulup bulup, kaybetmesi seni. ya da kaybedip kaybedip, kazandım sanması.
Nursen Yıldırım
Nursen Yıldırım
Dört
Sinsi bir çiçek gibi büyüyor ormanınızda çaresizliğiniz. Elinizden düşmeyen kadehten anlıyorum. Kalbinizi çarptırmayan düşlerinizden. Haritaları kaldırıp attınız duvarlarınızdan. Radyoyu açmaz, tiyatroya gitmez, kendinizden başka kimseyi üzmez oldunuz. Gazete almayı, kitapların altını çizmeyi bıraktınız. Kavgada yumruk saydıkça kafanız karıştı. Üstünüzden bir uçak geçtiğinde nereye gittiğini düşünmezsiniz. Yaz geldi denizsiz, kış geçti karsız, baharda aşksız kaldınız. Şarkılarda eşlik bitmiş, bahçenizden geçen yok. Yanlış bir rüyayı geceler boyu bekleyecek hal kalmamış sizde. Fikrinizi savunmaya, birini korumaya, iman tahtanzdan yastık yapmaya uzaksınız. Düştünüz takılmadan, yoruldunuz koşmadan, kayboldunuz sormadan. Adresiniz var eviniz yok, diyeceğiniz var inancınız yok, arayanız var soranınz yok. İzler orada duruyor da sizde takip edecek adım yok. Sinsi bir çiçek büyüyor ormanınızda, cılız bir çiçekken kopardığınız için kendinizi. Tırnaklarınızda kalmış gençlik parçalarından anlıyorum. Batmayan dikenlerinizden, neşesiz renginizden, mezatın en arkasındaki yerinizden. Kimlere götürdünüz de kendinizi para etmedi. Vazoya  koydunuz yaşamadı. Arkanızı döndünüz güneşe, soldunuz. Kulaklarınızı tıkadınız müziğe, azaldınız. Ne toprak kaldı altınızda ne saksı. Geçmişten çıktınız da geleceğe varamadınız. Eskisini yıktınız da yenisini kuramadınız. Bitmemiş romanların müellifi, meyhanenin en gevezesi, kendi yalanlarının ilk inananı oldunuz. 
Köylüleri sevmeyen ben bunu çok beğendi:) Allah bizi zır cahillerden korusun:)
Köylüleri niçin öldürmeliyiz? Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır Değişen bir dünyaya karşı Kerpiç duvarlar gibi katı Çakır dikenleri gibi susuz Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese
Reklam
"Kocasının ha­ tırlatmasına ihtiyacı yoktu. Burada, yaşadığı bu ülkede, te­cavüz kurbanlarının suçlu görüldüklerini çok iyi biliyordu. Bu ülkede kadına saygı duyulmuyordu, hele ki o kadın bir Dokunulmaz ise... Dokunmanın, hatta bakmanın bile yasak olduğu bu insanlara hiç utanmadan tecavüz etmek serbestti. Bu topraklarda borcu olan adamı cezalandırmak için karı­ sına tecavüz ediliyordu. Evli bir kadınla ilişkiye giren ada­mı cezalandırmak için kız kardeşlerine... Tecavüz çok güçlü bir silahtı. Tecavüz en büyük kitle imha silahıydı. Bunun bir salgın olduğunu söyleyenler dahi vardı. Yakın geçmişte kom­şu köylerden birindeki köy meclisinin aldığı bir karar, gaze­te manşetlerinde yer almıştı: iki genç kız, üst kasta mensup evli bir kadınla kaçan ağabeylerinin işlediği bu suça karşılık, köy meydanında çırılçıplak soyulup tecavüz edilme cezasına çarptırılmıştı. Meclisin verdiği ceza, köy halkının gözü önün­ de uygulanmıştı..."
Bir son durak olarak tanışmışım başlarda herkesle sonra ben bile yolcu olmuşum, olmuşuz, olacakmışız Bunu ve bir kaç şeyi daha bilmediğini varsayıyorum, benim mesela sırtımda rüzgarın diş izleri falan var. Tabii sonra konuşuruz bunları olmuş bitmiş şeyler. Tırnaklarımda yavru ceylanların tüyleri, burnumda nükleer kokusu samimiyetlerin çiroz metro kavgaları, aile babası tramvay sabırları ve ne alakaysa hiç gazete okuyamıyorum ne zamandır ve bunun yaşımla hiç ilgisi yoktur. Bilmiyorum, uyandığımda seni affetmiştim.
1.000 öğeden 10bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.