1868'de Japonya'da yepyeni bir rejim kuruldu. Bu saltanatın ayırt edici özelliğinin altını çizmek için Meiji, yani "aydınlanmış yönetim" adı benimsendi. İmparator Kyoto'dan ayrılıp Edo'ya yerleşti. Modernleşme mantığı çok daha ileri götürülmeliydi. Mühendisler, teknisyenler, bilginler, sanayiciler, bankacılar, yöneticiler, ayrıca öğretmenler, araştırmacılar, gazeteciler, sosyologlar, filozoflar vb. çıkarabilecek bir Japon toplumu inşa edilmeliydi. Posta idaresi ve Donanma İngilizlerden, polis teşkilatı Fransızlardan örnek alındı. Batı tekniği ile Japon ruhunu bir araya getirdiler.
Sayfa 27 - YKY Yayınları, çev. Ali BerktayKitabı okudu
Gazeteciler Şeyh Ali 'ye hastalığının ne olduğunu sordular. Belsoğukluğu idi. Sırıtarak: "- Bir gece ayazda yaztım. Belim üşüdü" dedi. Başka suçlularda da aynı hastalık vardı.
Sayfa 156 - İkinci Bölüm: Size Şeyhleri Takdim Ederim | VIII - Sabaha Karşı, 47 SehpaKitabı okudu
Reklam
İslâmla, Osmanlılarla, Müslüman Türklerle, Müslümanlıkla yakından ilgilenmiş Avrupalılar ve Amerikalılar (oryantalistler, politikacılar, gazeteciler) için Türkiye'nin çokpartili hayata geçmesi demek esas itibariyle yeni dönemde İslâm ve Müslümanlık ne olacak, nereye doğru hareket İslâmiyetin edecek demekti. II. Dünya Savaşı sonrasında Türklerin ve tehdit kapasitesi, muvazaalı ve kontrollü de olsa demokrasi ile yükselebilir mi idi? Esas soru buydu...
Sayfa 394Kitabı okudu
Bir hafta önce ise gazeteciler seçmenlerden cevapalabilmişti, elbette kâh sabırsız, kâh ironik, kâh küçümseyici bir tonda olan bu cevaplar gerçekte bir tür suskunluktan ibaretti, fakat en azından karşılıklı bir iki laf etmişlerdi, bir taraf soruyordu, diğer taraf ise anlatıyor gibi yapıyordu ve herkesin savunmakta kararlı gözüktüğü, ortak bir sırmış gibi davrandığı bu bir nevi sessizlik duvarına hiç benzemiyordu.
Başka bir ülkede meydana gelen felaketlerin seyircisi olmak, gazeteciler diye bilinen profesyonel, uzman turistlerin bir buçuk asrı aşkın sürelik maceralarında gittikçe katlanan birikimleriyle doğrudan ilintili olan, esaslı bir modern deneyimdir. Öyle ki, artık savaşlar hepimizin oturma odalarında sükûnet içinde seyredilip dinlenen görüntü ve seslere dönüşmüş durumdadır.
Fakat bu toplantının Urfa'da yapılacak olmasının ko-numuzu doğrudan ilgilendiren bir yanı var ki, o da, Urfa'nın Haçlı seferleri tarihinde çok özel bir yerinin bulunmasıdır. 1096 yılında başlayan ilk Haçlı seferi sırasında, Haçlılar, -Antakya'yı saymazsak- Anadolu'nun başka hiçbir yerinde tutunamamışlardır ama Urfa şehrini ele Hı-ristiyanların elinden Türk-Selçuklu Musul ve Halep Atabeki İmadüddin Zengi 1144 yılında kurtarmıştır. Son Haçlı Seferi-nin ilk karargahının da yine aynı yerde kurulacak olması acaba tesadüf mü? Hiç denir! geçirmişler (1098) ve burada Urfa Haçlı Kontluğunu kurmuşlardır. Urfa şehrini zannetmiyorum. Böyle bir toplantı için Urfa'dan daha uygun bir yer de herhalde düşünülemez-di. Eğer yer seçimini Vatikarı yaptı ise diyecek söz yok; ama eğer Gazeteciler ve Yazarlar (asıl işi şişirme şöhretlere ödül pazarlar) Vakfı yaptı ise doğrusu bravo! Kılavuzluk diye işte buna denir.
Reklam
Televizyon; bağımsızlığı çok az olan, gazeteciler arasındaki toplumsal ilişkilerden kaynaklanan bir dizi baskının öznesi haline gelen bir iletişim aygıtıdır.
Sayfa 45 - Sel, 2. Baskı Haziran 2021, çev: Alper BakımKitabı okudu
Mussolini bir kitap okuyarak masanın başına geçti, oturdu. Yüzü, ünlü kaş çatması ile daha da asılmıştı. Diktatörlüğünü gösteriyordu. Kendisi de eski bir gazeteci olduğundan salonda bulunan ve konuşmasını bekleyen gazeteciler aracılığında kaç okuyucuya «hitap» edebileceğini hesaplıyordu. Fakat görünüşte, elindeki kitaba dalmıştı. Aslında kafası iki yüz muhabirin çalıştığı 2000 gazetenin satırlarını okumaya dalmıştı bile. «Salona girdiğimizde kara gömlekli diktatör iyice daldığı ve okuduğu kitabından başını kaldırmadı bile, vb . . .» Mussolini'nin ardına geçip böyle ilgiyle okuduğu kitabın ne olduğunu görmek istedim. Fransızca- İngilizce bir sözlüktü ve üstelik ters tutmuştu.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle başlarım... Bu güne kadar kimleri tanıdık? Kimlere hayran olduk? Kimleri sevdik? Kimler ve yaptıkları beynimizi meşgul etti, kimlere özendik? Şarkıcılar, türkücüler, tiyatrocular, artistler, mankenler, futbolcular, haberciler, siyasetçiler, gazeteciler vs.vs... Bir asırdır önümüze konulan, sevdirilen
Kevin Carter!
Afrika'da, Hindistan'da, Güneydoğu Asya'da, Güney Amerika'da, açlıktan kemikleri çıkmış bebelerin resmini çektirmek için yarışa giren ve bu yarışta binlerce lirayı bir kalemde sarfedebilen gazete ve dergilerin bulunduğu bir dünyada, en aç insanın fotoğrafını çeken foto muhabiri altın madalya ile taltif edilirken, fotoğrafı çekilen aç bebenin sırtından para kazanabilen becerikli gazeteciler tebriklere boğulurken, aç insanların kendi halleriyle başbaşa bırakılmasında bir bozukluk olsa gerek.
Sayfa 10 - İz Yayıncılık 30. Baskı; İstanbul, 2018Kitabı okudu
Reklam
Mektuplar
“Aşkını röportaj yoluyla ifşa etmesi ve bu mektupları yayımlaması için dostları ve gazeteciler tarafından sıkıştırılmasına rağmen, Orhan Veli’nin vefatı ardından yaşadığı 52 yıl boyunca bu kırık aşk hikâyesini kalbine ve bu aşkın delillerini ise sandığa gömmüş, Nahit Hanım. Bir define gibi! Nahit Hanım’ın bu mektupları ömrünün sonuna dek saklayıp, sonra da dostu Özay Erkılıç’a emanet etmiş olması, bu mektupların geleceğe taşınması ve okunması noktasında, bugün bize düşen bir görev adeta.”
Gazeteciler yazarlardan koca bir kitabı bir tek cümleyle özetlemesini isterler her zaman. İşte bu kitap için o cümle şu: “Tarih farklı halklar için farklı yönde gelişti ama bu çevresel farklardan dolayı böyle oldu, o halkların biyolojik farklılıklarından dolayı değil.”
Baş sömürgeci devlet olarak İngiltere'nin XIX. yüzyılda ulaşmadığı İslâm coğrafyası yok gibidir. Bir kısmını sömürge ve yarı sömürge haline getiriyor, bazılarını da şu veya bu düzeyde kontrol ediyor, kendi istikametlerine doğru yönlendiriyor. Yönetebilme ve sömürme kapasitesini artırmak ve etkin kılmak için o gün bugündür hâlâ ciddi emekler vererek, akademisyenler, gazeteciler ve politik-bürokratik elemanlar başta olmak üzere her kademede profesyonel kişiler istihdam ederek uğraştığı işlerden biri de İslâm dünyasındaki geleneksel ve modern dinî düşünceler, hareketler ve kurumlarla tarikat ve cemaat yapılarıdır; en geniş mânasıyla dinî kabuller ve Müslümanların yaşama tarzlarıdır. Her türden kontrol mekanizmalarını güçlü bir şekilde çalıştırabilmek, aktif ve değişken müdahaleler yapabilmek için bu türden bilgilere, geniş ve derin bir entelektüel sermayeye, aracı-taşıyıcı kurum ve kişilere ihtiyacı var.
"Annem suçlu değildi. Hiçbir kadın suçlu olamaz. Suçlu olmak için erkek olmak gerekir." "Hele bak, neler söylüyorsun sen?" "Topunuzun birden suçlu olduğunu söylüyorum: babalar, amcalar, kocalar, pezevenkler, avukatlar, doktorlar, gazeteciler, her meslekten bütün erkekler." Vahşi ve tehlikeli bir kadınsın sen." ** "Ben gerçeği söylüyorum. Gerçek vahşi ve tehlikelidir."
Sayfa 103Kitabı okudu
Denemelerim
Çözümleme Anlatmak istiyorum. Ara sıra, bazen sık sık. Dilim: yazı, müzik, resim, çıkardığım sesim. Şükürler olsun ki uyandım, Duyabiliyorken, görebiliyorken, dokunabiliyor, Tanıyabiliyor ve sevebiliyorken Tamamen sessizliğe gömülmek bir hata.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.