İran'ın Gözünden Osmanlı
''İran'a şimdiye kadar hükmeden padişahlar içinde Sünni yok muydu? Buna da gerek yok. Bu saltanata asırlara hanedanınızın üyeleri sahip olmuşlardı. İçlerinde hangisi Şii'ydi? Hangisine İranlılar itaat etmedi? Emin olunuz ki saltanatı bir sülaleye bağlamak saadeti yalnız Osmanlılar'a mahsustur. İran üzerinde Safeviler'in hükümet hakkı ne kadar ise sizin de o kadardır. Belki sizin hakkınız bizden fazladır. Çünkü saltanatınız hem daha eski hem daha uzundur. İranlılar, Gazneli Mahmut'tan sonra hanedanınız sayesinde ettikleri rahatı, gördükleri saadeti tarihlerde okuyorlar. Kırım'daki adaleti buradaki zulüm ile karşılaştırmaktan da aciz değildirler. Teşebbüs doğru yapılırsa maksadın gerçekleşeceğinden şüphe etmek yersizdir. Aciz kaldığımız hâlde Osmanlı toprağına geçme kararı yine elimizde duruyor.''
Sayfa 191 - PerihanKitabı okudu
Yoklansın kafası mezarda her ölenin, Farkı var mı bakalım, hükümdarla kölenin? Gazneli Mahmut
Reklam
Zenginlerin malını müsadere eden Gazneli Mahmut
Bir keresinde ona, Nişabûr da bir şahsın çok malının olduğunu söylediler. O șahsı Gazne'ye çağırdı. Ona "Kulağımıza geldiğine göre sen Karmatiler mezhebine mensupmuşsun." dedi. Zengin adam "Ben, Karmati değilim. Ama Hudâ-yı azze ve celle, beni dünya mallarından gani ve zengin yapmıştır. Her neyim varsa benden alın ve bu [kötü] adı benden kaldırın." dedi. Sultân, onun mâllarını aldı ve o adamın akidesinin güzelligi konusunda bir nişân yazmalarını buyurdu.
Sayfa 125Kitabı okudu
Gazneli Mahmut'un oğullarına sorusu
Yeminüd-devle Mahmud bin sebüktegin hastalığının başlarında oglu Muhammed'e "Bana hak váki olursa, benden sonra hangi işle meşgul olacaksın, [ne yapacaksın]?" diye sordu. Muhammed Namaz, oruc ve sadaka verir, babamın türbesinin yanında durup Kur'án okur ve bunların sevabını babamın temiz ruhuna bağışlarım." dedi. Sonra Sultan, ayni soruyu Mesûd adindaki diğer oğluna sordu. Mes'ud "Ben, senin kardeșin İsmail'e yaptığını yaparım." dedi. Sultân bu cevaba öfkelendi. Sultân Mahmůd ve Emir İsmail in hikâyesi şöyle idi: Sultân, onu Gazne Kalesi'den ahid ve misáklarla çıkardı. Dost meclislerinden birinde Eğer ben, senin eline esir düşseydim, senin benim hakkımdaki düşüncen ne olurdu?" diye sordu. İsmail saflığından ve temiz karakterinden "Eğer sana karșı zafer bulaydım, seni kaleye gönderirdim ve eşya, mâl, gulâm, câriye ve geçim vasıtalarından istediğin her şeyi hazırlar ve onları senin beğeneceğin şekilde hâzır ve âmâde ederdim." dedi. Sultan Mahmud, bir müddet sonra bu sebeplerden İsmail'i, Cüzcan valisine gönderdi ve ona, onun düşündüğü gibi davrandı.
Sayfa 122Kitabı okudu
Sultan Gazneli Mahmut bağımsızlığını ilan ettikten sonra Bağdat'taki halifeye bir mektup yazarak, isminin hutbeye ve akçaya yazılmasını istemişti. Halife bu öneriyi kabul etmekten kaçınınca, Sultan Mahmut ikinci bir mektup göndererek halifeyi tehdit anlamında "Bağdat'ın tüm taşını ve toprağını illerim üzerinde Gazne'ye taşımak istesem bunu yapmaya gücüm yeter" diye yazmıştı.Bunun üzerine halife Sultan Mahmut'a kapalı bir mektupla cevap göndermişti. Sul-tan Mahmut halifenin mektubunu açınca, içinde besmele, besmeleden sonra bir "uzun elif", açıklığın ortasında "lam" ve mektubun sonunda da "mim"harferini, daha sonra Allah'a hamd ve Peygamber üzerine salavattan başka bir şey görmedi. Bu cevaba bir anlam veremedi ve şaşkınlık içinde çevresindekilere sordu. Onlar da bir anlam çıkaramadı.Sonunda devrin büyük alimlerinden Ebü Bekir Kuhistani'ye soruldu. Kuhistani, bu işaretler üzerinde uzun müddet düşündükten sonra, mektuptaki remizleri çözdü ve halifenin amacını anladı. Sultan ona "Bunun anlamını söyle ne istersen vereyim" deyince, Ebü Bekir "Siz halifeyi fillerle tehdit ettiniz. O da size cevap olarak bu mektubu gönderiyor. Mektupta 'elif, lam, mim' harfleri var. Bu harfler "Rabbin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? .. 'anlamını kapsayan fil suresindeki ayet-i kerimeyi anlatıyor" dedi. Bunun üzerine Sultan Mahmud'u bir ürperti ve korku kapladı. Bu işte bir uğursuzluk gördü ve davranışlarından dolayı bir pişmanlık duydu. Daha sonra halifeyle arayı düzeltip güzel bir şekilde geçinmeye başladı.
Sayfa 325 - İletişim Yayınları 1023, Tarih Dizisi 30, 5. Baskı 2016, İstanbul, Tarihut temeddünnil İslam, Çeviri Nejdet GökKitabı okuyacak
Reklam
Gazneli Mahmut 1030 yılında öldügünde oğlu Mesut'a büyük ve güçlü bir imparatorluk bırakmıştı. Garipti ki devlet, Maveraünnehr'in göçebe Türkmenleriyle bir türlü baş edemiyorlardı. Türkmenler her ne pahasına olursa olsun Horasan'a inmek istiyorlardı. Gazneliler ise bu yeni gücün kontrolünün imkânsız olduğunu düşünüyorlardı. Nitekim bunlardan bir kısmını Gazneli ordusuna dahil etmek de çözüm olmamıştı. İki taraf arasındaki çekişmeler 1035'te Nesa savaşı ile ciddi bir rekabete dönüştü. Selçuklular bu savaşı kazandıktan üç yıl sonra Gaznelileri bu defa Serahs yakınlarında mağlup ettiler ve Horasan'a yerleşmeye başladılar. Gazneli Mesut, 1040 yılında büyük bir ordu toparlayarak Selçukluları bölgeden çıkarmak istediyse de kendisi için tam bir hezimet oldu. Selçuklular Dandanakan savaşında Mesut'u yendikten sonra etraftaki bey ve hükümdarlara gönderdikleri fetihnamelerle yeni bir devletin doğduğunu her tarafa duyurdular. Tuğrul Bey Horasan hükümdarı ilan edildi. Gazneliler ise daha güneye, bugünkü Afganistan sahasına itildiler ve burada varlıklarını bir süre daha devam ettirdiler.
Sayfa 143 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Horasan bölgesi geniş otlakları ve korunaklı kışlaklarıyla Türkmenler için elverişli bir bölgeydi. Bu dileklerini bölgenin hakimi olan Gazneli Mahmut'a ilettiklerinde o Türkmenlerden askeri açıdan istifade edip edemeyeceğini merak edip Arslan Yabgu'yu görüşmeye çağırdı. Ona Hindistan üzerine seferler yaptığını ve askere ihtiyaç duyduğunu söyleyince Arslan Yabgu elindeki ok ve yayı göstererek bunları nişan olarak gönderdiği beldelerden on binlerce Türkmen'in hizmetine geleceği cevabını verdi. Askeri gücün yüksekliğinden bahsetmek Arslan Yabgu'nun dolaylı olsa bir meydan okumasıydı. Gazneli Mahmut da böyle düşünmüş olacak ki Arslan Yabgu'yu da tuzağa düşürüp Kalincar Kalesi'ne hapsetti. Arslan Yabgu uzun yıllar kurtarılma ümidiyle beklediyse de bu mümkün olmadı. Tuğrul ve Çağrı Beyler anlaşılmaz bir şekilde onu kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunmadılar. Arslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerin büyük bölümü oğlu Kutalmış'ın idaresine girdiler ama o, babasından devraldığı gücü siyasî bir harekete dönüştüremedi. Hatta bunlardan neredeyse dört bin çadırlık bir bölümü ana kütleden ayrılarak Gaznelilere sığındı. Gazneli Mahmut onlara Serahs, Ferâve ve Bâverd bölgesinde yurt verdi. Böylece Türkmenler ilk defa İran topraklarına da girmiş oldular. Ne var ki bunlar kısa sürede bölgede istikrarsızlık unsuru haline geldiler. Öyle ki Gazneli Mahmut 1027'de bunların üzerine ordu salmak zorunda kaldı.
Sayfa 142 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Kendisi de bir Türk olan Ebu Reyhan Biruni (ö. 1061) Sultan Mahmut'un Harezm'i zaptından sonra Gazne'ye getirilmiş ve ilmi ve fikri çalışmalarında en verimli dönemini buradayken geçirmişti. Söylendiğine göre bilim adamları ve sanatkârların yanı sıra dört yüzden fazla sair ve edip Sultan Mahmut tarafından himaye ediliyordu. Bunların en tanınmışlarından biri de ünlü şair Firdevsi'ydi ve meşhur Şehname'sini onun desteğiyle kaleme almıştı. O, her ne kadar "Otuz yıldır çok eziyet çektim, ama bu eser ile Farsça'yı dirilttim" diye övünse de Farsça'nın gerçekte borçlu olduğu kişiler Gazneli ve Selçuklu sultanlarıydı.
Sayfa 138 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Reklam
DALKAVUK "Kendisine herhangi bir çıkar sağlayabileceği kimseyi sahte ve aşırı bir hayranlıkla pohpohla yıp öven ikiyüzlü kişiyi anlatmak için kullanılır. Öyküsü (Eski bir gelenek): "Dal"ın bir anlamı da "çıplaktır. "Dalkavuk" işe rica dalk "sarıksız kavuk" anlamınadır. Tanzimat'tan önce (1839) çok
Gazneli Mahmut eşlerinden birini daha fazla severmiş. Diğerleri daha çok güzel oldukları için bu fazla sevgiye bir anlam verememişler ve bir gün durumu sultan Mahmud'a açmışlar. O da eşlerinin hepsini hazine dairesine götürmüş ve "Bunlardan beğendiğinizi alın" demiş. Hepsi önce hazine dairesini gezmişler, sonra biri kıymetli taşlardan işlenmiş bir taç almış, öbürü bir altın kemer almış, hepsi istediğini almış. Sultan Mahmut'un çok sevdiği ise "Ben seni beğendim" demiş. Yani hem sultana hem de hazinenin tamamına sahip olmuştur.
Sayfa 310Kitabı okudu
Doğru yolda yürüyen, niyeti hâlis bir adam bir gece rüyasında merhum Sultan(Gazneli) Mahmud'u gördü de kendisine sordu: Ey sultanlığı zamanında herkesi mutlu ve bahtiyar etmiş olan yüce sultan, o ebediyet ülkesinde şimdi durumun nasıl?... Sultan Mahmut şu cevabı verdi: Sus da ruhumu kanatma! Tek kelime dahi etme, sultanlıktan da hiç bahsetme, kalk git! Benim sultanlığım bir hayal ve aldanıştan ibaretti! ..Bütün kâinata hükmeden tek sultan Allah'tır!... Çek git başımdan, artık elimde şimdi hiçbir şeyim yok! Öyleyken benden bir arpa tanesinin bile hesabını soruyorlar!...
Sayfa 98 - Sufi KitapKitabı okudu
Gazneli Mahmu Ve Köylü
Bir gün Mahmut nedimi Ayaz'la kıyafet değiştirerek tebdile çıkmıştı. Bir tarla kıyısından geçerken üzeri armut dolu bir ağaç gördüler. Sarı sulu mu sulu armutlar dallarından sarkmış, bazısı da ağacın altına dökülmüştü. Sultan Mahmut kendisini tutamadı, yoldan saparak daldan birkaç armut koparıp yedi. Sonra Ayaz'a döndü: "-Biz ne
Sayfa 42 - Erz YayıncılıkKitabı okudu
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.