Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Bazı kitaplar olur insana tekrardan umut aşılar bir farkındalık oluşturur. İşte Atatürk’ün neden bu kitabı okutması gerektiğini şimdi okurken daha iyi anlıyorum. Ben ülkeleri araştırmayı severim gezilecek yerler insan toplumlarını biraz bilirim Finlandiya’nın şu dönemde çok iyi bir seviyede olduğunu biliyordum ama ondan öncesini hiç sorgulamamıştım bu devlet nasıl bu kadar iyi bir konuma gelmişti bunu nasıl başarmışlardı bilmiyordum. Meğersem ben sadece buz dağının görünen kısmıyla ilgilenmişim. Okumaya başladım okudukça büyülendim büyülendikçe umutlandım. Yok olan gittikçe daha kötü bir hal alan Fin halkının şu zamanki konumuna gelene kadar yaşadığı zorluğu yaptıkları fedakarlıkları ele alıyor. Bunu yaparken insanlara şu zamanı sorgulatarak tekrardan bir umut aşılıyor. Her toplum mükemmel değildir herkesin bir kusuru olduğu gibi toplumunda kusurları vardır. Bu kusurları ortadan kaldırmak için güzel bir eğitim seviyesinin olması şarttır. Fin halkı ticaret,tarıma önem vermemiş insana önem vermiş ve onun potansiyellerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bize baktığımda ise hala bunun için geç kalmış değiliz zamanımız var belki çok uzun sürecek belki biz bunu göremeyeceğiz bile ama en azıdan bu dünyadan gittikten sorna elimizi vicdanımıza koyduğumuzda gönülümüz rahat olsun. Aynı zamanda bana toplum olma bilincimi , bir şeylerin değişmesini istiyorsam buna önce kendim ve çevremden başlamam gerektiğini hatırlattı. Türk halkını okuması gereken çok önemli bir yapıt mutlaka okuyun okutun. Bir Fin halkından neyimiz eksik öyle değil mi ? Belki bizde nesillerimize bir umut bahşedebiliriz.
Hazin...
Kitaba başlayan ile kitabı bitiren aynı kişi değildir artık. (alıntı)
Sürekli bir yerlerde okuyup, gördüğüm bu söz; bana Tatar Çölü kitabını bitirince bir daha anımsattı kendini. Muhakkak öyle ve tıpkı baş kahramanımız Giovanni Drogo'nun hayat hikayesine ortak olmak gibi. Çok sevdiğim hocalarımızdan birinin tavsiyesiyle
Denize konuştum hakikati. Deniz bana hakikati konuştu. İçimde dalgalandı, köpürdü ve duruldu. Denizin ortası zamansızlıkmış. Denizin ortası mekansızlıkmış... Bir kayıp martı, beyazlığıyla kaybolmuşluğuma kılavuzluk ediyor şimdi... Miş'li geçmiş zamana kurulu cümleler sökün ediyor geç kalmış bir anlamanın ardından. Biraz da pişmanlıkları
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir.
_Boşinanların en boşu,
"Vakit bir zaman ölçüsü olup Allahu Teala'nın insana verdiği en büyük nimetlerden biridir." diyor kitapta.
Bazı kitaplar vardır okumaya geç kaldığımız için kendimize çok kızariz. Bu kitap da okumaya geç kaldığım kitaplardan biri. Kitapla tanismama vesile olan
oktayözdamarlar hocama teşekkür ediyorum. Bugünlerde en çok ihtiyaç
Birincisi dava konusu olduğu için neşredilemedi
Serdengeçti
Muhterem kardeşlerim, bugün İstanbul'un Fetih günüdür. "Feth-i mübîn" Türk milletine ve bütün İslâm âlemine mübarek olsun.
Kardeşlerim: Fetih denilince, ilk akla gelen Ayasofya'dır. Hâlâ zulmetler içinde olan Ayasofya! Ayasofya için ben vaktiyle bir yazı yazmış
Genelde kitapların kapakları onları okumamız için bizi cezbeder. Kitaplara başlamadan önce ben genelde içeriği ile bir ipucu elde etmek için arka yazısını okurum. Fakat bu kitapta beni ilk etkileyen kapak görseli oldu. İlk başta anlam verememiştim daha sonra okumaya başladıkça tüm taşlar yerine oturdu. Tek kelime ile bir okuyuşta bitirebileceğiniz
Yakın tarihin önemli siyasi olaylarını hikayeleştiren Ayşe Kulin, iki kadının bir hapishane odasında bir gün boyunca sürdürdükleri diyaloglar tarzında kurguladığı bu romanında son yirmi beş yıla damgasını vuran toplumsal meseleleri tartışıyor.
Özellikle Kürt ve Türk tartışmalarının sebeplerine ve çözüm arayışlarına değiniyor. Tüm bunların yanında
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve