Yavaş yavaş kış bastırmaktadır ve eskiden beri soğuğa karşı hassas olan parmakları, cereyanlı, buz gibi tavan arasında donmaya yüz tutar. Ancak Balzac’ın aşırı derecede tutkulu iradesinin vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. Çalışma masasından hiç kalkmaz, bacaklarını babasının eski yün battaniyesine sarar, göğsünü yün süveterle korur. Çalışırken omuzlarını sarabilmek için kız kardeşine “çok eskiden kalma bir şal” göndermesi için yalvarır, annesindense bir bere örmesini ister ve sırf odun masrafını azaltmak, muhteşem trajedisini yazmaya devam edebilmek için gün boyu yatağında kalır. Yine de bu aksiliklerin hiçbiri, iradesini kıramaz; tek korkusu, karanlık çok erken çöktüğü için, saat daha öğleden sonra üç iken yakmak zorunda kaldığı lambanın ateş pahası olan gazı için çok fazla para harcamaktır. Yoksa gece ya da gündüz olması umrunda bile değildir; nasıl olsa her ikisi de yalnızca çalışmak içindir.