136 syf.
·
Puan vermedi
Şaheser eseri 2 kez okudum. Her okuyusumda derinden etkilendim. Etkisiden kurtulmak gercekten de cok zormus. Bana kalirsa zaten etkisinden cikilmamasi gereken bir eser. Ey! insanoglu bu kadar kotu,nankor olmak zorunda misin dedirtiyor. Topraga bu kadar haksizlik edilmesi nankorluk degilde nedir. "Bak ana!"dedi. Günese bak nasil parliyor. Gokyuzune bak, bozkira bak. Bak nasil yesermis otlar. Ciceklerle bezenmis toprak. Ama Kasim donmeyecek ana... Hicbir zaman donmeyecek degil mi? Eserde gecen bir diyalog bu. Aliman'in Savasa gitmek zorunda olan Kasim'a yaptigi bir haykiris, bir ozlem.Ve. ayni zamanda caresizlik. Evet Kasim savastan donmedi. Savasa giden donebilir mi? O zaman su soruyu sormak gerekir kendimize; Ey! Insanoglu savasmaktan bikmadin mi?
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202262,2bin okunma
Albert Camus (7 Kasım 1913 - 4 Ocak 1960)
Ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir. Ama, ölüm soyutlaştı mı, yaşam da soyutlaştı demektir. Bir adamın yaşamını bir ideolojiye kul köle etmek, onu soyutlaştırmak değil de nedir? İşin kötüsü, biz,ideolojiler, hem de toptancı ideolojiler çağındayız. Bu ideolojiler, kendilerine, dar
Reklam
Apollo 11 astronotlari Ay'a seyahat etmeden önceki aylarda ABD'nin batısında Ay' a benzeyen ıssız bir çölde eğitim gördüler. Bu alan pek çok Kızılderili topluluğa ev sahipliği yapıyordu. Bir yerliyle astronotlar arasında geçen bir diyaloğa dair şöyle bir hikaye vardır: Birgün eğitim esnasında astronotlar yaşlı bir Kızılderili ile karşılaşırlar. Adam orada ne yaptıklarını sorar. Astronotlar kısa süre içinde Ay'a yapılacak bir araştırma seyahatinin parçası olduklarını söylerler. Yaşlı adam bunu duyunca bir an sessiz kalır,sonra astronotlarin kendisine bir iyilik yapmasını ister. Astronotlar "Ne istiyorsunuz" diye sorar. Yaşlı adam, "Kabilemdeki insanlar Ay'da kutsal ruhların yaşadığına inanır. Onlara halkımdan önemli bir mesaj iletmenizi isteyecektim." Astronotlar "Mesaj nedir?" diye sorar. Adam kendi dilinde bişeyler mırıldanir ve sonra da astronotlara bunu ezberleyene kadar tekrar etmelerini söyler. Astronotlar "Bu ne demek?" diye sorar. Adam "bunu size söyleyemem. Sadece kabilem ile ay ruhlarının bileceği bir sır," der. Üsse geri döndükten sonra astronotlar uzun uğraşlardan sonra yerel dili konuşabilen birini bulur ve ondan mesajı tecrübe etmelerini isterler. Ezberledikleri şeyi söyleyince çevirmen kahkahalar ile gülmeye başlar. Nihayet sakinleşince, astronotlarin dikkatle ezberledikleri sözlerin "Bu adamların size söylediği hiçbir şeye inanmayın. Topraklarınizi çalmaya geldiler." olduğunu söyler.
Eskiden çocuklara ders vermeye gittiğini söylerdin, şimdi neden hiçbir şey yapmıyorsun? Raskolnikov sert bir sesle ve isteksizce: -Yapıyorum... dedi. -Ne yapıyorsun? -İş... -Ne işi? Delikanlı bir süre sustuktan sonra ciddi bir sesle: -Düşünüyorum, dedi. (Rahmetli Kemal Sunal'ın 100 Numaralı Adam filminde, babasıyla arasında geçen diyaloğu hatırladım.)
Sayfa 34 - 21.BaskıKitabı okudu
80 syf.
8/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
"...yirmi dört saat, inişli çıkışlı duyguların değişen fırtınasıyla öyle dolup taşmıştım ki iç dünyam sonsuza dek paramparça olmuştu.": Kitabı özetleyen söz bu. Kitapta geçen her söz bir diğeriyle ve diğeriyle ve en sondakiyle bile o kadar uyumlu ki. Okumayı bitirdiğinizde anlatılan her şeyin, geçen her diyaloğun birbiriyle ilişkili ve uyumlu olduğunu görebilirsiniz. Zweig, okurun aklında bir soru işareti kalmaması, şu neydi bu neyle bağlantılıydı dememesi için her şeyi ince eleyip sık dokumuş, bu çabasına minnettar ve hayran kalıyor insan. Hikayeye gelirsek: Kumar batağına düşmüş bir genci kurtarma gayesiyle giriştiği çabaların farklı duygulara sapmasına engel olamayan bir kadının bu duygularının boş yere olduğunu görünce bundan büyük pişmanlık duymasını anlatıyor. Daha da içeriği anlatmak, yazarın bu değerli emeklerine saygısızlık olur, sadece okuyun. İyi okumalar :)
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,3bin okunma
64 syf.
·
Puan vermedi
Bir stefan klasiği olarak iki kişi tanışır ve birisi diğerine yaşadığı hikayeyi anlatır. Her öyküsünde 2veya 3 sayfasıda geçen diyalog esas konudur. Burada bir erkeğin ya da bir insanın kendisinden güçlü görünen başka bir insana nasıl tahammül edemediği, kibirli bir insanın karşısında nasıl kibrlendiğimizi anlatmak istediğini sanıyorum. Nasıl başarıyor bilemiyorum ama okurken sayfaları çevirdiğimi bile hatırlamıyorum hikayeye odaklanıp kalıyorum. Öykü sevmiyordum ama stefan bana sevdirdi diye bilirim. Kitapta beni rahatsız eden kadının çok gururlu gösterilmeye çalışmasıydı. Eşini aldatan ve hamile olnadıkça bundan pişman olnayan bir insanın kitapta yüceltildiği  kadar gururlu olduğunu sanmıyorum. Ve beyaz insan vurgusu. Bunları bir ironi olarak mı yazdı yoksa kendiside mi bu kadar abartıyor bilemiyorum ama "tuan", "beyaz insan" ya da "çinli" "yerli" gibi sıfatlardan rahatsız oldum.
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021112,8bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.