Sular gibi akıyor gündüz ile gece, Gündüze sarılsam küser bana geceler. Seyretsem gökyüzünü parlar mi gözler? Sevgi dolu ilham gelir mi yüreğime?
Araştırdım, ah, ateşli çabalarla, Felsefe, hukuk ve tıp bilimini, Bir de, ne yazık ki, ilahiyatı! Şimdi de duruyorum burada, bir ahmak gibi, Hiç de akıllanmış değilim. Yüksek ünvanım, doktoram bile var, Ve on yıldan beri öğrencilerimin burunlarını, Kah o yöne kah bu yöne çekiştiriyorum Birşey bilemeyeceğimizi, sonuçta anlamak için! Buna
Reklam
Hakk'in erleri kalplerinde olanı saklarlar, marifet ve ilimlerini gizli tutarlar. Kalp kapıları rablerinin yakınlık evine gece pindi açıktır. Onların nezdinde kalplerin konuk edildiği bir ev Kalp ve sırları her daim Hak'tan gelen ilhamları dinlemektedir. Gönül sıhhat bulunca o gönlün sahibi herkesten yüce olup arınır, yüceldikçe yücelir ve herkesi aşar. Bütün hayırlar da olur. Bütün hünerlerin kendisinde toplandığı Musa'nın asası gibi olur.
Sayfa 193Kitabı okudu
Mihriban
Mihriban Türküsünün Öyküsü 1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoç’un gerçek adını gizleyip, Mihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikâyesi bu… Köyde düğün olacaktır, civardan misafirler gelmeye başlar. Genç Abdurrahim köyünde genç bir kız görür, gördüğü kız ailesiyle komşunun düğününe gelen misafir
Geçiş
Mazi köyünde, hatıralar gölgesinde kal ! Yaklaştığın tâbiati günlerce seyre dal! Dağlar başında zevkini aldındı varlığın, Bulsun bu zirvelerde huzûr ihtiyarlığın. Akşam, çoban sadâları artar, güneş söner; Gür çırıgıraklarıyle davar yaylâdan döner; Havlar zaman zaman gece ufkunda bir köpek, Gönlün hüzünlenir bunu duydukça ürkerek. İnsan bilir cihanda nedir ömrünün sonu; Ömründe bir dakikacık etmez hayâl onu. Hiç şaşmıyan saat gibi işler durur kader. Birgün saat çalar... Çok uzaktan gelir haber... Artık güneş görünmez olur, gök bulutludur, Rahatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur.
Çanakkale Ruhu
1915 Yılının hac mevsimiydi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan müminler geliyordu. Bu gelenlerin içinde Hindistan ulemasından alim, zahit, kalbi keşfe açık bir allah dostu da bulunuyordu. Bu allah dostu ile ahbaplık oluştu. Sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki... kendisi de ağlıyordu, Dinleyenleri de ağlatıyordu.
Sayfa 29 - NesilKitabı okudu
Reklam
Gönül, maneviyat mülkünün süvarisidir ;şu köpek nefis de, onun gece gündüz yol arkadaşı! Süvari atını dörtnala koşturdukça, köpek de tıpkı avdaki gibi habire onun yanında koşar. Gönlün Yüceler Yücesinden, Sevgilisinden elde ettiği her bir şeyi o, gönülden kapıp çalar.
Gökyüzü Sofrası!..
~~~~ Gönlün gökyüzünü değil de, yeryüzünü arzu ediyorsa haline ağla, feryat et, sızlan! Çünkü sen, hayvanlar gibi, yeryüzüne mensup değilsin. Eğer mü’min isen, gerçekten inanmış bir kişi isen, nefis savaşı safına gir, çünkü senin meclisin, senin bulunacağın yer gökyüzündedir. Ey Hakk’ın kulu, göklere giden yolu bulmak ümidi ile kalk, mihrabın önünde bir mum gibi ayakta dur. İbâdete başla. Başı kesilmiş mum gibi, bütün gece ağla; arayış, istek uğrunda sıcak gözyaşları dök; yan, yakıl! Fazla yemekten, içmekten ağzını kapa, dudağını yum, gökyüzü sofrasına koş. Zaman zaman mâna göklerinden sana, ruhanî yağmurlar, ilahî aşk ve şevk harareti gelmede, senin gönül rızkın arttıkça, artmadadır. Seni de oraya götürseler, bu işe şaşılmaz. Sen aczine, âcizliğine bakma; isteğine bak.” ~~~~
Gönlün ince sızısında İnsan bekler can pazarında Sanki bir gece gibi Örtü oldun üşüyen yüreğime
Sayfa 25 - Pêrî yayınlarıKitabı okudu
Senin gözün açık, kalbin uyuyor; benim gözüm uyuyor, gönlüme kapı açılmış! Gönlün ayrı beş duygusu var, gönül duygusuna iki cihan da pencere. Sen, kendi zayıflığınla bana bakma.. sana gece çağı ama o gece, bana kuşluk vakti. Sana zindan, fakat o zindan bana bahçe gibi. Meşguliyetin ta kendisi bana istirahat hali. Senin ayağın balçıkta, bana balçık gül kesilmiş .. sana yas, bana düğün, dernek davul zurna !
91 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.