Jülide Erbaş sırf annesine olan hasreti yüzünden barda gördüğü adamda barut kokusu alınca o gece onunla birlikte olur. Birbirlerini birdaha görmeyeceklerini düşünürlerken Jülide doktorluk yapmak için gönüllü olarak gittiği Şanlıurfa da Alpaslan ile bir çatışmanın ortasında karşı karşıya gelir. Alpaslan vatan aşkı ile yanan bir yüzbaşıdır ve o gece Jülide’nin taktığı künyeyi merak eder. Her ne kadar birbirlerinden uzak durmaya çalışsalar da bulundukları ortam ve tehlikeler buna pek müsaade etmez. Geçmişten oldukça yaralı olan Jülide’nin üstüne birde Alpaslan giderek onu küçük düşürür. Birbirlerinden ölesiye nefret ederlerken aslında farkında olmadan bağlanmaya başlamışlardır. Ancak yaşanılmış ve yaşanılacak olanlar peşlerini bırakmaz.
Asker kurgusunu oldum olası severim. Yazarın kalemi ile de ilk defa tanıştım ama aşık oldum. Karakterlerin işlenişi, ağlatırken güldürmesi çok güzeldi. Özellikle yan karakterlere ve aralarda geçen diyaloglar o kadar güzel ki bitmesin istiyorsunuz. Aşkın yanı sıra, vatan, dostluk, kardeşlik gibi duygulara da derinden yer vermiş yazarımız. Kurguyla işlenişi ve okuyucuya yansıması bana göre mükemmeldi. Sonu aşırı merak uyandıran bir yerde bitti. İkinci kitapta daha çok olayların olacağından şüphem yok. Şiddetle tavsiye ederim.