inan ki biliyorum
zor
sanki yarın hiç doğmayacak
sanki bugün
en zor günün olacak
sana söz, atlatacaksın
acın geçecek
hepsi geçer
eğer zaman tanır
izin verirsen geçmesine
o zaman izin ver
geçsin
yavaş yavaş
tutulmamış bir söz gibi
unut gitsin
"Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?"
Franz Kafka'nın dediği gibi bu kitap beni sarstı, beni fazlasıyla rahatsız etti.
Duyguların, kelimelerle damara enjekte edildiği kitaplardan bu.
Beton yolun iki yanı, birbirine dolaşmış kuru otlardan bir şilteyle kaplı
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
İyiyim ben…
Biraz üzüldüm sadece, ağlarsam hepsi geçecek… Kalbim kırıldı, buruk bir sevinç öldü içimde ama ben iyiyim…
Dokunamadığım, göremediğim, nasıl dindireceğimi bilmediğim bir acı taşıyorum bu sıralar yüreğimde…
Biraz yalnızlık, biraz hüzün, biraz terk edilmiş bir ağırlık var üzerimde...
Kahretsin ki iyiyim ben, hala.
Sabahattin Ali bilindiği üzere realizm ve toplumcu gerçekçiliğin en önemli öncülerindendir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yazmıştır eserlerini ve çok kısa, dramatik bir sonla biten ömrüne birçok eser sığdırabilmiştir. Özellikle keşke romanları daha çok olsaydı dedirtmeyi başarmıştır 3 tane önemli eseri ile. Hayatının son yıllarında özellikle milliyetçi
YouTube kitap kanalımda Oscar Wilde'ın hayatını ve Dorian Gray'in Portresi kitabını anlattım: ytbe.one/Iw2V6jEzEuk
Hiçbir yerde bulunmayan bu özel ve muhteşem kitabı sonunda okudum!
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak akıcı ve bakış açınızı değiştirecek kitaplar önerdim, yeni kitap önerileri almak için
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
“Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ,
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ…”
***
Dolmabahçe sarayı her zamankinden daha sessizdi,
En yakın arkadaşlarının gözleri dolu dolu ona bakıyorlardı,
O günün sabahında herkeste bir huzursuzluk vardı,
Etrafı kalabalık değildi,
Ayağa kalkacak diye umutla bakıyorlardı,
Tüm heybetine rağmen,
“Zaten biz acı çeken ölümlüler ayaklarımızı
mutluluğun üzerine hiç tamamen basamadık.
Her seferinde acı bir keder neşemizi kaçırır.”
-Rodoslu Apollonios
1. Giriş:
Bu yazı direkt olarak bir inceleme yazısı değildir. Antik Çağ’ın önemli yapıtlarından Argonautika hakkında bir akademik makale çalışmasıdır. Ve elbette yalnızca kitap hakkında
Tüm fırtınalarım dindiğinde, geçen zamanın önemi kalmadığında; oturduğum bankın zeminine biriken sigara izmaritlerine bakarak diyeceğim ki;
● geçmez sandığım yaralarım geçti,
● yapamam dediğim şeyleri yaptım,
● gidemem dediğim yerden gittim...
Ve o an etrafımda sadece; çaresizliğimin, dibe vurmuşluğumun kimsesizliğinde bulduğum en güçlü ben'e sarılacağım.
■ Düşmen gerekiyormuş; kalktın,
■ yanman gerekiyormuş; söndün,
■ gitmen gerekiyormuş; kendine vardın...
Artık bir zamanlar bana benzeyen küllerden kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda;
Belki, bir göz yaşı düşer gözlerimden.
Belki, kayan yıldıza yeni bir dilek için; dua gibi bir yalvarış çıkar sözlerimden...
Küçük kasabalar, tren istasyonları ve yollarda geçen, hiçbir yere tutunamayan kısa ama aslında upuzun bir hikâye bu…
Bugün film izlemek için film arayışına girmiştim. Karşıma Uzun Hikâye çıktı. Tam izlemeye başlıyordum ki geçen gün kardeşimin elinde bu isimde ki kitabı görmüştüm. Sonra filmi kapatıp kitabı elime aldım başladım okumaya.
Bu kitap
Belki de hayatımızdaki güzellikler bazı felaketlerin sonucudur..
Alper CANIGÜZ... Kan Ve Gül... Bir Kara Dejavu...
Evet kara kapkara bir dejavu.. Şu an her birimiz farklı yerlerde, değişik zamanlarda, farklı insanlar olarak farklı işler yapıyoruz. Peki şu an olduğumuz konum veya yaptığımız iş bizim tercihlerimizin bir sonucu mu? Yoksa... Yoksa