oysa kutsamamıştım ben onu. öldürmediğim gibi. kendi öldürdü kendini. gömmedim bile onu. yaktım, savurdum küllerini Fırat nehrine. bir zamanlar taş olup beni batırdığı yere.
şimdi küllerini balıklar yem diye yerken bakıyorum aynadaki yansımama. paramparça olmuş bir kalp ve yarım bırakılmış bir gecekondu gördüğüm.
gecenin ıssızlığına güvenip çıkarıyorum maskemi. oysa ıssızlık bile kurtarmıyor beni bu gece. yüzleştiğim gece. yorgun ve kimsesiz olduğum gece.
kimsesizlik değil de yorgunluk dayanılmaz. hissedilemeyecek kadar yorgunum.
oysa düşüm bu değildi, kabusumda. daha kötüsü olmaz, olamaz dediğim her saniye daha kötüsü başlıyor ve bitmeden bir diğeri...
12 eylülde idam edilmekten son anda kurtulan bir devrimcinin röportajından;
-Neden idam cezası aldınız?
+Yoksulların gecekondu yapmasına yardım ettiğim için
-Bugün olsa gene yapar mısın?
+Yapmam
-Neden?
+Evleri yokken bizimle yürüyorlardı.
Evi yaptıktan sonra bizi tanımıyorlardı.
Evet, Marcos bir eşcinsel. Marcos, San Francisco'da bir eşcinsel, Güney Afrika'da bir zenci, Avrupa'da bir Asyalı, San Ysidro'da bir Chicano, İspanya'da bir anarşist, İsrail'de bir Filistinli, San Cristobal sokaklarında bir Maya kızılderilisi, Almanya'da bir yahudi, Polonya'da bir çingene, Quebec'te bir Mohawk, Bosna'da bir barış yanlısı, gece 10'da metrodaki yalnız bir kadın, topraksız bir köylü, gecekondu mahallesinde bir çete üyesi, bir işsiz, mutsuz bir öğrenci ve, tabii ki, dağlarda bir zapatista..
Sabcomondate Marcos
(Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi zaten bir türlü kavrayamam. Meselâ, karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur, albayım? Siz hiç görebildiniz mi?)