Dudağını ısırarak güçlükle bir nefes aldı Julia.
"Azmamış numarası yapma," dedi Clay.
"Yapmıyorum zaten," diye fısıldadı.
"O zaman inlemeni duymama izin ver. Her şeyi duymak istiyorum." Julia gözlerini açarken, Clay onun göğüslerini bluzunun dar kumaşırın üzerinden kavradı.
"Islandın
Onu şu anda istiyordu. Özellikle Julia'nın ateşli bakışlarını onun üzerine odaklarken, dudaklarını ayırıp dilini dişlerinin üzerinde gezdirmesi, Clay in daha fazla arzu duymasına sebep oluyordu.
Meydan okuyordu ve Clay ona karşılık vermeye hazırdı. Ona doğru eğilip, bedenini yaklaştırırken, boğazından kısık sesli bir hırlama çıktı. Temas denilemeyecek kadar küçük bir temas vardı aralarında. Yavaşça,
ona işkence edercesine treçkotunun kemerine uzandı
Clay, çözmeye özellikle zaman ayırdı.
Düğmelerini teker teker, sırayla açarken Julia'nın
nefesi kesildi. Göğsüne doğru ilerleyip son düğmeyi
de açtığında gözlerini zevk içinde kapatıp açtı. Clay
ellerinden birini göğsüne uzatıp sıktığında Julia'nın
gözleri bir an kapanıverdi.
Dudağını ısırarak güçlükle bir nefes aldı Julia.
"Azmamış numarası yapma," dedi Clay.
"Yapmıyorum zaten," diye fısıldadı.
hep yeniden gelmek zorunda mı sabah? hiç son bulmaz mı yeryüzünün gücü? uğursuz bir koşuşturma kemirmekte gecenin cennetini. aşkın o gizli kurban ateşi hiç sonsuza kadar yanmayacak mı?
Dünya orada, gecenin ve o denizin ortasında daha güzeldi. Ekmek dediklerini, adalet dediklerini denizde tanımıştı babasıyla. Denizin koynundan çıkıp da, yıllar sonra kendini Beyazıt Meydanı'nda bulduğunda havaya kaldırdığı yumruğu sıktı tekrar. Göğsünde bir yer acıyordu. O yer nasıl büyük bir yerdi de, içinde kaybolmuştu Rüstem'in gençliği. Sert ve dirençli değildi artık yumruğu. Öyle şeyler yaşamıştı ki şimdi ne yumruğu vardı, ne de acıya dayanabilen göğsü. Aylarca elektrik ve tazyikli suyu ağırlamıştı bedeni. Tabutlukta soğuk duvara kaynayan o genç, toy göğsü şimdi azimli mi azimli bir hırıltıyı miras bırakmıştı bugüne.
Clay, Julia'yı hak ettiği şekilde vahşice öperek anında karşılık verdi. Boynundan tutarak onu kendine doğru iyice çeken Clay, Julia'ya, ilk hareket her ne ka- dar ondan gelmiş olsa da kontrolün kendisinde oldu- ğunu hatırlatmak istemişti. Clay önce Julia'nın alt du- dağını ısırdı, diline doğru yöneldiğinde ise Julia'dan çıkan inilti Clay'i çok memnun etmişti. Onu öpmeye devam ederken, bir taraftan da elini Julia'nın üst baca- ğına götürüp çorabının üzerinde gezdirmeye başladı.
Öpmeye ara verince tek kaşını havaya kaldırarak, "Üzerinde çok güzel duruyor ve eminim ki çıkarırken de çok güzel olacaklar."
"Acele etme, manzaranın tadını çıkarmanı istiyorum."
Geceydi, gece bizi, biz geceyi çağırmıştık. Gecenin koynundaydık, tarihin kederli şöleni, zaman ve devranın inlemeleri ve kırık ruhun başkaldırısı için.
Uyuyamayacaksın
Memleketin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Gözüne uyku girmez ki...
Uyuyamayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Vakur, metin sade
Çalacaksın.
Sayfa 158 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okuyor
Yola çıkma saati, soğuk ve katı saat,
saatlerin sonuna gecenin eklediği.
Kıyıyı sarmış deniz uğultu kemeriyle.
Soğuk yıldızlar çıktı, kara kuşlar çekildi.