Hastaneydim, oradaydım. Kaldığın odaya girmeme izin vermediler, şimdi değil, henüz daha erken dediler. Kaldığın odanın kapı kulbundan ayrılmadı elim, sigara molalarımı saymazsan her an yanındayım. Sabahın ışığıyla gecenin karanlığını ayıran zamana kadar oradaydım.
Seni, nefesi buz gibi kristalleştiren başka bir odaya aldılar. Oraya da girmeme müsade etmediler. Bir çekmeceye koymuşlar seni, bir daha açılmayacak kimine siyah, kimine gri, kimine beyaz olan türden.
Annelerimizin çeyiz sandukaları vardı hatırlarsın. Bir vakit üstünde oynar, içine saklanmaya çalışırdıkta açtırmazlardı bize. Zoraki evliliklerin hatırlanmaması icap eder derdi.. Seni şimdi ona benzeyen bir sandukaya koydular. Bir kere açılan, bir daha açılmayacak bir sanduka. Bir ara gözümden kayan yaşı avcumla bıraktım üzerine; sıcak olursa serinlersin, susarsan içersin, bilmem belki gittiğin yerde bir şeyler ekmek istersin? sularsın, büyütür beslersin.
-Sabah doğan ölümleri, gece boğmaya çalışırız.-