Fakat belki de gecenin bu vaktinde ondan intikam alan, ceza olsun diye korkunç gölgeleri üzerine salan yalnızca kendi hayalgücüydü. Gerçek hayat kaostan ibaretti fakat hayal dünyasının kendi içinde ürkütücü bir tutarlılığı vardı. İşlenen günahın ardından vicdan azabının gelmesine sebep olan şey de hayalgücüydü. Her suçun ucube yavrular doğurmasının sebebi de hayalgücüydü. Gerçeklerin dünyasında kötülerin cezalandırılıp iyilerin ödüllendirildiği falan yoktu. Başarı güçlüye veriliyor, yenilgi zayıfın eline tutuşturuluyordu.
Sayfa 229
Erbain. İsmet Özel’den okuduğum ilk kitap. Erbain; 238 sayfadan oluşan güzel bir şiir kitabı… İsmet Özel’i, şiir düzeyinde çok okudum ancak kitap düzeyindeki ilk okumayı Erbain ile yaptım. Öncelikli olarak kitaba adını veren “erbain”e bakalım. Erbain; “Rumi takvimde 22 Aralık'tan 31 Ocak gününe kadar süren kırk günlük kış dönemi” olarak
Reklam
Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Sabah-akşam Rabbinin ismini an. Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et." (İnsan, 76/25-26), "Gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki Allah'tan hoşnut olasın." (Taha, 20/130), "Güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et." (Kaf, 50/39-40) Bu ve benzeri âyetler, sana Allah'a giden yolun vakitleri gözlemekten ve sürekli bir şekilde onları virdlerle mamur etmekten geçtiğini gösterir. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Allah'ın en çok sevdiği kullar, O'nu zikretmek için güneşi, ayı ve gölgeleri gözetleyenlerdir." Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İbret almak veya şükretmek isteyen kimseler İçin gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur." (Furkân, 25/62)
Sayfa 339Kitabı okudu
Karanlığın ve gecenin gölgeleri dışında başka renk yoktu. Sadece o yıldızlı menekşe gözlerde renk ve ışık vardı; sadece onlar parıldıyordu.
Ey yeryüzü hayatı! Sürekli bir soluk alıp verme içersindeki saydamlığın dünyası ve gecenin dünyası, gölgenin büyüklüğü ile gölgesizliğin baştan çıkarıcılığı arasında bocalayan iki dünya; sürekli akışın, zamanın hükmünü kaybedişinin iki kutbu arasında, hayvani ve ilahi zamandan yoksunluk arasında, değişmez bir şekilde hapsolmuş gelgitleri — gece, yeryüzünden olanın bütün damarlarında, topraktan gelmiş ne varsa hepsinin içinde, yukarıya doğru akar, içte ve dışta eşzamanlı olarak, sürekli uyanıklığa ve bilinçliliğe dönüşür, biçimden yoksun olana karanlığı barındıran, gölgeleri saklayan biçimler kazandırır ve dünya hiçlik ile varlık arasında, böyle bir boşluğun ortasında, boşlukta sallanarak, karanlık ve ışık olur, gölge gibiliği ile ışık gibiliği içersinde belirginleşir.
Kuşları göğe çağıran da benim, alçalırken kanatlarına dirençle dolan da ben. Gölgeleri saksıların etrafında ben döndürür, yere saçılan darıyı kuşlara ben haber veririm. İncecik ipeklerle suları havalandırır, çeke çeke kıyıya ben vardırırım. Ben olmasam elmalar kılığını seçemez, arıların karıncıların hesabı tutmaz. Uzaklaşırken arkadan muhabbetle bakanı, kalbinin telgrafına ben yazdırırım. Göğün kandillerini sabaha karşı birer birer ben üfler, sen yolunu şaşırmışlen gecenin ıssız ayazında, geyik donunda ben çıkarım karşına ansızın.
Reklam
Dünyada olan bitene tamamen kayıtsız, ebedi yıldızlardan oluşan bir kubbenin altındaydılar; yıldızlar. şu küçücük dünyadan öylesine uzaktaydı ki kime alimlere göre ışınlarının dünyaya ulaşıp ulaşmadığı bile şüpheliydi, her türlü çilenin çekileceği, her şey mümkün olduğu ücra bir noktasındaydılar uzayın ve gecenin gölgeleri kocaman ve kopkoyuydular.
"Gecenin gölgeleri çevresinde yükselirken o korkunç soru yine içini sardı. Nereye gidecekti şimdi?"
“Gecenin gölgeleri altında tek başlarına karanlığa yürüyorlardı.”
"Her türlü çilenin çekileceği, her şeyin mümkün olduğu ücra bir noktasınsaydılar uzayın ve gecenin gölgeleri kocaman ve kopkoyuydu.
Reklam
Bilginlerin dediğine göre bize öylesine uzak yıldızlar vardı ki, ışıkları dünyaya ulaşmamaştı bile. Bu sonsuz ışıkların kubbesi altında gecenin gölgeleri derinleşip koyulaştı.
Sayfa 38
..Dünyada olan bitene tamamen kayıtsız, ebedi yıldızlardan oluşan bir kubbenin altındaydılar; yıldızlar, şu küçücük dünyadan öylesine uzaktaydı ki kimi alimlere göre ışınlarının dünyaya ulaşıp ulaşmadığı bile şüpheliydi; her türlü çilenin çekileceği, her şeyin mümkün olduğu ücra bir noktasındaydılar uzayın ve gecenin gölgeleri kocaman ve kopkoyuydu..
https://youtu.be/A9ZIMURGqgw?feature=shared
Kaçış Serin karanlığıma bir çingene düşerdi gökyüzüne birikirdi hazineleri kışın dağların dağlarda birikirdi gölgeleri ürkütülmüş gölgeler kapımda çoğaldıkça yüreğime o tedirgin çocuklarda düşerdi kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklarıyla kar yürürdü çünkü kar o temiz eldiveni gökyüzünün tüfengimin ıssızlığını büyütürdü bir dönülmez kaçışa uzanırdı çocuklar ve o üzünç bitkisi çocuklarda ölürdü artık üşümek çince bir çiçektir oralarda yolcuların taşıyamadığı bir çiçektir çünkü kardan yorulunca biz sıcak sulara inip sepet öreriz ve 'gecenin uzun ağzı sulardı saksıları' ve hala ay dağınık saçlara benzer oralarda serçelerin ayaklarına bağladığı karanlık kimseyi çağıramaz kendi adıyla. (1963) İsmet Özel
Fenerin kuvvetsiz ışığı batıya dönmüş yedi günlük ayın hafif aydınlığına karışıyor,ay ufka indikçe gölgeleri üzüyor,rüzgârsız bir gecenin hazin sessizliği içinde etrafı dinleyerek ilerliyorlardı.
730 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.