“Mısırlı kadınlar siyah geceye ay doğmuş gibi âniden, âniden bir el dokunmuş gibi başlarını kaldırdılar. Bir sûret ki manasından önce.
Hepsi hayret makamında, o denli kendinden geçmiş. Bu bir insan olamaz, bu ötelerden gelmiş bir melek, diye mırıldandılar. Gözleri Yûsuf’ta elleri portakalı soymaya devamla bakakaldılar. Kuşkusuz aşk sirayet ediciydi. Şimdi hepsinin yüreğinin attığı yerde Züleyha’nın yüreği, şimdi hepsi birer Züleyha. Sonunda hepsinin elleri kesildi!”
- " (...) Leylâ, "geceye dair, gece gözlü, gece saçlı" demekti.
Sonradan gece bahtlı da olacaktı.
Kays'ın çığlıkları, işte bu "gece renkli" güzel için idi..."
“Kimsesiz hiç kimse yok herkesin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi”
ruşeni
Tut ki göğün altında trajik bir hikayede göz göze geldik ve ellerin ellerime dokundu,bakışın naif kalbime sürtünerek durdu ayaza..
Tut ki rüyalarda karşılaştık ,yankı dolu tünelleri geçerken birbirine kenetlendi kalplerimiz.
Tut ki
"Yıldızlar gece çıkıyor. Yıldızları görmek isteyen insan geceye razı olmalı. Hayatının yıldızlarına ulaşmak istiyorsan , içindeki geceye razı olmalısın ."
Eski haziranlardan biriktirdim bu gölgeyi size
Aşkın gölgesi de aramızda ıssız kalmasın diye
Diyorlar ki âşık odur gündüz bile karanlığıyla sarhoş
Desinler ki hâlâ gam var gölgesinde ne hoş
Aşk olsun öyleyse geceye kanat olan şu pervaneye
Aşk olsun aşkın önüne geçmeyen gölgeye de
Aşk denizinde fener yokmuş âşığa ne gam
Aşk ikliminin ışığı da gölgesi de hep akşam
Ah, ışıklarım yakınca gölgesini unutan insan
Işıklarınızı bir kapasamz da aşkı anlasak bundan
Gölgeler ki sokak kedileri gibi akşamın merhametine terk
Şefkattir bazen de haziranı üşüyen bir gölgenin üstüne örtmek
Meğer akşamın gölgesi başkaymış, yalnızın gölgesi başka
Senin güzel gölgenden bana bir çocuk haziran bağışla
Yeter ki haziran olsun yeter gölgesi bile aşka