Sonunda geldi. Duhâ Suresi olarak bilinen ve umutla kıvrandıracak
şekilde kısa ayetlerden oluşan bu sure toplamda şöyleydi:
"Andolsun kuşluk vaktine, gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası senin için öncesinden daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek sen de mutlu olacaksın. O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? O halde yetimi örseleme, yoksulu/dilenciyi azarlama. Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir."
Ona, yani geceye, üstünde yıldız uçan,
üstünden deniz geçen,
zehirli bir dişin, kanı pıhtılaşmamış,
heceleri yardığı bir zamanda,
ona suskuyla gelen.
Suskuyla gelen o söz.
...Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Kitap okurken bazı cümlelerin altını çiziyorsun ya. İşte onlar senin için bir cümle değil. Onlar bizzat sensin. İnsan sevdiği şeyleri saklar. Sen o cümleyi saklayacaksın. Ve okudukça hatırlayacaksın unutmak istemediklerini. Hadi geceye altı çizili bir cümle bırak.
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan.