karşılıklı kıyılarda aynı denize bakan iki koltuk, iki lamba, iki ay aynı pencerenin derinleştirdiği gecede gemilerin ıslığını dinlerdik tek bir söz bile etmeden konuşurduk saatlerce
Düşlerde Fener Olmak
Ben ölünce, hiç değilse bir fener olsam; kapında dursam, soluk donuk geceyi aydınlığa boğsam. Ya da limanda
Reklam
Makar İvanoviç’in kapısını açınca büyük bir şaşkınlık yaşadım: Annemle doktor oradaydı. İhtiyarla yalnız görüşeceğimi umuyordum, annemin ve doktorun burada ne işi vardı? Henüz şaşkınlığımı atamamıştım ki, kız kardeşimle Versilov da içeri damladı. Herkesin Makar İvanoviç’in odasında toplanmasının sebebi neydi böyle? Şaşkınlığımı üzerimden çabucak
"Kaç güneş battı o gecede bilmiyorum. Ama bir daha hiç sabah olmayacak gibiydi. Bir söz, kaç güneş batırır o zaman öğrendim."
Karanlık gecede dingin sesi dinlersin içinde bir kederin yavaş yavaş, itiraf edilemez, mutlu bir uykuya daldığı cümlesiz bir söz gibi.
Çocukken nasıl karın beyaz rengini ya da ağustos rüzgârını ya da yaz öğlen saatlerinin göz kamaştıran ışıklarını sözcüklere, anlamlara aktarmaya çalıştığımı anımsıyorum. Çocuk kendi çevresine bakıyordu. Ne çocuk ne de büyükler, içimdeki ne canlı ne de cansız bir varlık, bunun dışında bir şeye anlam vermeye çalışıyordu. Ahşap eve, geceye. Korkuya. Yalnızlığa. Çocuğun içindeki çocukluğa.
Sayfa 45 - Yapı Kredi Yayınları, 23. baskı, Çev. Sezer Duru
Reklam
1.000 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.