Ölüm bir kuş için sanki çok büyük, çok fazla bir şeydir. Bir kuşun hayata dair sahip olduğu şey kursağında taşıdığı kırık bir buğday tanesinden başka nedir ki?:
"kuş öldü kanadının altındaki o yara
yağmurun karanlığını getiriyor geceye
yağmurun ırmaklarını getiriyor geceye
kuş öldü küçücük bir yorgunluktu ölmeden önce.
öldü, kim ısıtır artık onun ellerini
suların aynasında üşüyen ellerini
suların saygısıyla üşüyen ellerini."
Ben de bu dünyaya düşmüş biriyim. Kimi zaman şeytan dokunmuş düşünü hayra yoramayan Havva, kimi zaman af dileyerek kırk yıl gözyaşı döken dem gibiyim.
“Ben neyim?” diye gelmedimse de dünyaya, belli,
“Ben neyim?” diye diye gideceğim.
Parmaklarımın ucunda yükselerek bir pencere aralığından, batan güneşi gördüğüm günden beri, gökyüzünün rengini,