Susuz olmak... Damla damla içmek sonunda. Hiç içememekten daha çok susamak...
"Bana kalırsa suçlu, hiç kimse. Çocukluğumuzun yarım kalan boşlukları doldurulmuyor bir türlü. Adeta çocukluğumuz öç alıyor bizden. Elimiz bastonlu olacak yaşa gelsek bile, arayacağız onu. Hatta toplumu, çocuklar yönetiyor diyebiliriz. Hiç büyümeyen, geçmiş
Biliyor musun, birbirlerine yakışan birçok şey var bu hayatta, mesela yağmur toprağa, şarkılar geceye, şiirler sevgiliye, yıldızlar gökyüzüne ve kabul et gözlerin gözbebeklerime, ismim dudaklarına.. En çok da adın soyadıma... Soyadımı al.
Çok bir şey istemiyorum aslında.
Yanıma gel, uzattığım eli tut.
Sonunu göremediğimiz bir yolda yürüyelim.Bana sarıl.
Uğradığımız her yer de bir anımız olsun, gülümseyelim.
Beni çok sev, eksilmeyelim.
Havalar soğuk belki birlikte uyuruz. Sen başını göğsüme yaslarsın, ben kır çiçeklerinden taç yaparım saçlarına.
Beni sahiplen, insanlardan çok korkuyorum, çünkü gidiyorlar çünkü uzaklarda yaşamanın kurtuluş olduğuna aldanıp çekip gidiyorlar, sen onlardan olma.
Mesafeleri sevmiyorum, özlemeyi sevmiyorum, dokunamamayı sevmiyorum, yalnız kalmayı İstemiyorum.
Biliyor musun? Birbirlerine yakışan birçok şey var bu hayatta mesela yağmur toprağa, şarkılar geceye, şiirler sevgiliye, yıldızlar gökyüzüne ve kabul et gözlerin göz bebeklerime, ismim dudaklarına en çokta adın soyadıma, soyadımı al.
Nefesini hissedebileceğim kadar yakınımda ol.
Sabahları sesin uyandırsın beni. Bana güven, tutunabileceğin kırılmaz bir dalım ben, sığınabileceğin liman.
Ağlamanı istemiyorum ama ağlarsan da omzuma başını yasla. Herkes eksildi bir parça, bitmez dediğimiz çoğu aşk şimdi paramparça, biz onlardan olmayalım. Beni sar, beni çok sev, benimle kal.
Çünkü herkesin daha önce şahit olmadığı ve hayranlıkla bakacakları bir aşk yaşatabilirim sana.
Çok bir şey İstemiyorum aslında bir türkü ol mesela bir ömür yalnızca benim için çalan...
Altı çizili satırlar, eski bir harita gibi tozlu yolların, tozlu hatıraların, acemi adımların, düşüp kalkmaların, kanayan dizlerin, ayaklara batan dikenlerin, su dolmuş çukurların, çamurlu ayakkabıların, demir çarıkların, demir asaların, derviş abalarının, geceye sığmayan kabusların, ümide açılan yol rüyalarının... hepsinin hatıralarını taşır.
Dudağıma en çok yakışan,
yine yine söylediğim, dilime dolanan
dönüp dolaşıp rastladığım,
köklerin yüzyıllar, kimbilir ne kadar derinde
yüzyıllara tanıklığım.
Sen misin kuralını bilmediğim, yaşamayı beceremediğim
Doğu musun Bizans, düşerken batıya kayan
Her düşen battı güneşle bir tarihin aksine.
Sabaha tekrar doğan onca kavgadan sonra
sen misin