Geceyi yaşayan, gecede yaşayan insanlardan korkmamız gerektiği anlatıldı.
Gün ışığı içimizdeki teslimiyetçiliği ortaya çıkarır, ama geceleri kendimizi özgür hissederiz. Düzen güçleri bizi, geceden, özgürlükten kaçınmaya koşullandırmışlardır.
Çıplaklık geceye özgüdür, gündüze değil. (Bunun tersi, yani var olmanın doğal gereği, yani güneşin altında çıplaklık, ancak baskının sona ermesiyle gerçekleşebilir.)
Reklam
Geceleri âşık olur, birbirimize aşkımızı geceleri ilan ederiz. Gündüzler bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ama geceler bizi yeniden âşık eder, bize “seni seviyorum” dedirtir. Gündüzleri söylenen “seni seviyorum'lar geceye gönderme yapar.
hihiii :))
Aşk (?) üzerine kurulu olan ve iki kişinin özgür iradesiyle gerçekleşen evlilik kurumunda bile, çiftler yatağa aynı saatte girmezlerse, biri daha geç yatar, geceyi daha fazla yaşarsa, sorunlar çıkmakta gecikmez.
- “Ah, acı çektirdiğin bu insanlarda nasıl da zaferler kazandın, geceyi gündüz yaptın, acıyı sevgi; cehennemden övgü şarkıları getiriyorsun. Çünkü en çok bilenler en çok acı çekenlerdir ve kim seni bilirse seni kutsamak zorundadır: Ve seni en derinden idrak eden bu adam, bak, hiç kimsenin etmediği kadar şehadet etti sana ve seni hiç kimsenin sevmediği kadar sevdi.”
148 syf.
·
Not rated
Çekilmez ve dehşet verici var olmaya karşı var olma Karamsarlığı ile öne çıkan postmodern isimlerden biri Bernhard’ın 1971 yılında yayımlanan Yürümek ve 1978 yılında yayımlanan Evet adlı 2 eserinden oluşan anlatı-uzun öykü arasında gezinen otobiyografik yanları da bulunan benzersiz bir okuma deneyimi. Zor metinler olsa da (Evet daha
Yürümek - Evet
Yürümek - EvetThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 2020301 okunma
Reklam
1,000 öğeden 621 ile 630 arasındakiler gösteriliyor.