_Mantık, mutlak varlığın bilimidir. Varlık, sonsuzluğun tedirginliği dürtülen mutlak tinin kendini evrene açmasıdır. Mantık bilimi, kosmos’un nedeni olan mutlak tini ortaya koymaya çalışır. Mutlak tin, Tanrı’dır, İdea’dır.(Kendinde varlık). Özne ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin, sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir idea. Mantık bilimi mutlak
Şöyle diyordu kitapta:
Sakın onlara gitme yavrum! Onların zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yok. Zaten karanlıktan gelmişlerdi yine karanlığa gidiyorlar. Bir sürü çok kalabalık denizdeki dalgalar gibi sayısız. Geçmişi yok bu sürünün. Sakın bunlara kapılıp gitme yavrum. Bunların yıldızlardan haberi yok. Bunlar yürüyen koşan ama beyinlerinden habersiz olan bir sürü... Hepsinin hayatını anlatmaya kalksan üç kelimeyi geçmez. Bunlar yapma çiçeklere benzer. Kokuları, renkleri yoktur. Sakın bu harami kervanına katılma! Son cümleden sonra sanki binlerce kandırılmaya hazır çocuk önündeymiş gibi okudu. Sonra kafasını koydu, uyudu.
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır. _Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. _Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır. _Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir. _Görünen değişiyor,
Hiçbir şeye asla sahip olduğunu sanma... Ama sanacaksın!
... Belli bir yaşı geçince yaşam dediğin, sahip olduğun şeyleri sürekli olarak kaybettiğin bir süreçten öteye geçmez. Yaşamın için önemli olan şeyler, birer birer tarağın dişlerinin kırılıp gitmesi gibi insanın elinden kayıp düşüverir. Bunların yerine eline geçense, değersiz, tuhaf şeyler olur. Vücudun yetenekleri, arzular, hayaller, idealler, kendine güven, anlam, hatta âşık olduğun insanlar, peş peşe, önce biri sonra diğeri şeklinde yok olup gider. Veda ederek ayrılanlar, hatta bir gün hiçbir şey söylemeden ortadan yok olanlar olur ve bir kez yitirince bunları bir daha asla tekrar elde edemezsin. Yerine koyacak bir şeyler de bulamazsın. Bu, çok acı veren bir şeydir. Bazen vücudun lime lime doğranıyormuş gibi hissedersin. ...
Duvarla konuştuğum yıllar oldu :)
…konuşmaktan hoşlandı­ğımı, böyle ücra, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşa­dığımız için konuğumuza kendimi acındırmaya çalıştığımı sanma
Reklam
Dost
Onlarca, hatta yüzlerce arkadaş edinebilir, fazla bulmazsınız. Halbuki yüzlerce dost sığdıramazsınız bir fani ömre. Ne zaman yeter, ne zihin kavrar, ne gönül taşıyabilir böylesini. Birbirinin yerine geçmez bu iki kelime. Arkadaş, dostun koltuğuna kurulamaz. Lakin herkes de insana dost olamaz. Dolayısıyla her iki sözcüğe ihtiyaç duyarak yaşar gideriz bermutat.
Sayfa 106Kitabı okudu
Kimse
zamanı yıllarla tartanlar yanılırlar hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle hatta çoğu zaman kendiyle bile yaşanır, içini tohuma bırakır geçer gider geçmez sandıkların bile
Ahmed daha fazla konuşmamak için sustu ama Güzin Hanım işaret etti "Oku!" diye. Ahmed de, "Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden"i okudu. "Bu kimin?" dedi Oktay Rifat. "Bir arkadaşın" diye cevap verdi Ahmed Arif. Oktay Rifat çarpılmıştı şiire. "Korkunç, korkunç güzel bir şiir. Ben bu şiirle elli tane şiir yazarım" dedi. "Malzemeyi nasıl böyle hoyratça kullanıyor" diye sürdürdü konuşmasını. Bunun üzerine Ahmed şu karşılığı verdi: "Siz elli tane yazarsınız, sulandırırsınız konuyu, şiiri misrai. Bu boya ile elli resim yaparım diyorsun. O zaman bu şiir olmaz. Yani senin yaptığını sanma ki biz bilmiyoruz. Sen, Prevet'ten yürütüyorsun, Charles Nodier'den yürütüyorsun, sonra da yenilikmiş gibi sunuyorsun bunları."
Sayfa 136Kitabı okudu
Altı Çizilesiceler
Graziano: “ Hayatı fazla ciddiye alıyorsunuz, Bu da hayatı size zehir eder.” s.4 “ Hayat herkesin belli bir rol oynadığı sahnedir. Benimki de somurtkan adam rolü.” s.4 Bassanio: Venedik’te Graziano kadar çok konuşup az şey söyleyen başka biri yoktur. Usturuplu sözleri iki balya saman içinde iki buğdayı tanesini geçmez. Onları bulmak için
Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Reklam
Cemal Oğuz Öcal (1913-1971), İstanbul Erkek Öğretmen Okulunu bitirir (1935). Öğretmenlik yapar. Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümüne girer. 3 Mayıs 1944 Turancılık olaylarında Serdengeçti ile birlikte tutuklanır; okuldan kaydı silinir. Berat edince 1947'de öğretmenliğe döner. Heceyle milli, hamasi şiirler yazar. Serdengeçti ile önceden
Yakınman yetti artık baba! İyisi mi şuraya, divana otur da biraz bakayım sana. Vasiliy Ivanoviç gülümseyerek oturdu. Yüzü oğlununki ne çok benziyordu. Yalnızca alnı biraz daha basık ve dar, ağzı biraz daha genişti. Oğlunun kayıtsız, hareketsizliğinin aksine, o kıpırdamadan duramıyor, giysisi koltuk altlarından kasıyormuş gibi omuzlarını silkiyor, gözlerini kırpıştırıyor, gırtlağını temizliyor, parmaklarını oynatıyordu. Vasiliy Ivanoviç, Yakınıyormuşum! dedi. Boyle konuşmaktan hoşlandığımı, böyle ücra, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşadığımız için konuğumuza kendimi acındırmaya çalıştığımı sanma Yevgeniy. Tersine, düşünen bir insan için ücra yer diye bir şeyin olmadığına inanırım ben. En azından, elimden geldiğince, nasıl derler, yosun tutmamaya, çağın gerisinde kalmamaya çalışıyorum.
Sayfa 145Kitabı okudu
Resim