Böyle konuşmaktan hoşlandığımı, böyle ücra, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşadığımız için konuğumuza kendimi acındırmaya çalıştığımı sanma Yevgeniy. Tersine, düşünen bir insan için ücra yer diye bir şeyin olmadığına inanırım ben.
zamanı yıllarla tartanlar
yanılırlar
hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle
hatta çoğu zaman kendiyle bile
yaşanır, içini tohuma bırakır
geçer gider
geçmez sandıkların bile
VATAN ŞARKISI
Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal’a bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda, dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda
GÖNÜL SERDEN GEÇER YARDAN GEÇMEZ
Gönül serden geçer de yardan geçmez,
Bağlanmış ikraya kavi özlüyüm
Her sözüm dinleyen özüm seçemez,
Sırat köprüsünden ince sözlüyüm
Benim sözüm çürük değil sağ gibi,
Çürük sözler erir akar yağ gibi,
Üzerinden kervan geçer dağ gibi,
Yokuşluyum sanma beni, düzlüyüm.
Yolcu ateş yanmak ile yol yanmaz,
Erenlerin dokunduğu gül yanmaz,
Cehennemde günah yanar, kul yanmaz,
Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm.
Seyrani aradın onu her yerde,
Aşk-ı hakikatle düştüm bu derde,
Tuttum günahımdan yüzüme perde,
Rabbim divanından kara yüzlüyüm.
1-
İçindeki buhranı bilemez karanfiller
Nergislerin sevdası geçmez dil çarşısında
Pusu kurmuş bağrına yolsuz kalmış sefiller
Diz çökmeni isterler nadanın karşısında
Sanma kurnaz tilkiler yoldaş olurlar sana
Sanma beyaz katarlar koğuşta süveydana
Sıkıldın biliyorum ağır metaforlardan
Ağladıkça can parçan ,ciğerin olur pare
Bir fısıltı
Geçen dem ele geçmez
Sanma bu çile geçmez
Gün gelir rahatlarsın
Bir ömür böyle geçmez
Devr ola zaman ola
Dertlere derman ola
Her şeyin bir vakti var
Gün ola harman ola
Gözlerim yaşa katlan
İş düştü başa katlan
Her demde bahar olmaz
Bir demde kışa katlan
Amalimiz afkarımız ikbal-i vatandır
Ser-haddimize kal'e bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can kokusu geçmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şîr yatar toprağımızda
Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz
Osmanlı adı her duyana lerze-resândır
Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihandır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır
Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz
Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapısı can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz.
Namık Kemal
1950 öncesi yılları… Abidin (Dino) Abilerdeyiz…
Bir gün evde yine şiir konuşuyoruz. İçiliyor. Bir tartışma başladı. “Türk şiirinde devrimi biz yaptık,” dediler, “Nazım değil. Bir çağ varsa onu biz başlattık.” Şimdi hangimiz konuşacağız, bilmiyorum. Yalnız ben düşünüyorum. Nazım bunların akrabası, bunları yüceltmiş, tercümelerine yardımcı olmuş,