Zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz "gelecek" el değmemiş "geçmiş"ten başka bir şey değildir.
Geçmiş üç H - hafıza, hüzün ve haksızlık - demek bizim için. Gelecek ise başarının süslemeleriyle bezenmiş bir sığınak, daha önce hiç sahip olmadığın bir emniyet duygusu, çoğunluğa katılma, normalleşme arzusu.
Reklam
Geçmiş günü beyhude yere yâd etme, Bir gelmemiş an için de feryat etme Geçmiş gelecek masal bunlar hep Eğlenmene bak ömrünü berbat etme. Niceleri geldi, neler istediler, Sonunda dünyayı bırakıp gittiler. Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler. Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek, Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek, Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün... Zira senin üstünde de otlar bitecek
Aslı yok, derdine daldığın şu dünyanın. Yararı yok, boş yere gam yemesin canın. Geçen geçmiş, elde yok, gelecek gelmemiş. Olmayanla dertlenme. Hoş geçsin zamanın.
HER GÜN SENİNLE Güzel olan Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak Erimek yarını olmayan zamanlarda Durdurmak bir yerde bütün saatleri Bütün kuralları kırıp parçalamak Sonra varmak o yerlere Mevsimlere dur demek Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak Sonra doldurmak ay ışığını
Hepsi ortadaydı. Hatırlaması için. Ama sonra fikrini değiştirdi, hepsine sırtını döndü. Geçmiş geçmişti. Artık yalnızca gelecek vardı. Karanlık unutulmuşluğa daldı.
Reklam
Düşünceni değiştirip farklı bir geçmiş seçmekte veya gelecek seçmekte her zaman özgürsün.
Geçmiş bugün ve gelecek... Hepsini peşpeşe dizip, dümdüz bir çizgi çiziyoruz. Bu yüzden geçmişin geçip gittiğine, geleceğin henüz gelmediğine inanıyoruz. Ve en kötüsü, zamanın önceden çizdiğimiz bu dömdüz çizgide yürütmeye mecbur tutuyoruz. Ama belki de o burnunun ucunu göremeyecek kadar sarhoştur.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.