Bir Rahmi Eray geçmiş bu dünyadan...
Daha önce bu ismi duymamıştım. Kitabı okumaya başladıktan sonra da Rahmi Eray'ı ne kadar geç tanıdığımı fark ettim. Ne yazık ki hakkında bu kitaptan başka okuyacak herhangi bir şeyin neredeyse bulunamayacağı bir insandan bahsediyorum.
Hayattayken etrafı insanlarla dolu olan birinin ölümünden sonra neredeyse unutulması, hakkında yazılanlar olsun, kendisinden geriye kalan eserler anlamında olsun bu kitap haricinde pek bir şey yok.
Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu'nun hayatını anımsattı bana. Her ikisi de çevresindeki gençler üzerinde inanılmaz etki bırakmışlar, her ikisi de çok erken yaşta hayata veda etmişler.
20'li yaşlarda iken trombo flebit denilen ve insanı yatağa bağlayan, her an ölümle burun buruna yaşatan bir hastalığa rağmen, bir gün bile halinden şikayet etmeden yaşadığı mütevazi evi adeta gençlerin buluşma meclisi haline getiren bir karakter timsali şahıs. 41 yaşında hayata veda ediyor.
Keşke o yıllarda hayatta olsam ve bu insanı tanısaydım.
Kitabı okumanızı, Rahmi Eray'ı gıyaben de olsa tanımanızı isterim.
484 syf.
·
Not rated
Baş karakteri kadın olan bir kitap okuyacaksınız. Birçok mecrada bilinen, okunmuş olan bir kitap. Hatta bazı kişilerin benim en diye nitelendirdiğim kitap dediği bir kitap. Evet kitabı ben de beğendim ama en diyebileceğim bir kitap değil öncelikle. Geçmiş ile günümüz arasında, farklı dönem ve olayların, farklı durumların yaşandığı ama ortak acıların anlatıldığı bir kitap. Üç kadın kahramanın kendi dönemlerinde, devlet politikası, devletler arası politikalara maruz kalarak yaşadıklarını anlatan Livaneli. Gerçek yaşamlardan yola çıkarak anlattığı ve kullandığı dilin de sadeliği sayesinde akıp gitti kitap. Birçok toplumsal soruna da satır aralarında parmak basan yazar. Kendi düşüncelerini de söylemiş oldu.
.
Kitapta anlatılan olaylar, okuyan herkesi üzecek bu kadar da olmaz diyeceksiniz hatta. Bir Alman profesorun basit bir İstanbul gezisinden yola çıkarak. Bütün gizli saklı servislerin, gizli saklı olayların, hatta kendi ailesinin bile gizli saklı olaylari olduğunu bilmeyen bir öğretim görevlisi ile bagdastirarak olaylar silsilesinin içine düşeceksiniz. Yer yer polisiye gibi, yer yer tarihi bir romana bürünen, bazen de aşk... Birkaç türün harmanlanmasi gibi geldi bana.
.
Özellikle okuduğum kitap akıcı olsun diyorsanız bu kitap kalınlığı gözünüzü korkutmasın hemen bitireceksiniz. Bazen yer yer bazı olaylarin gereksiz uzun anlatılması sıksa da sizi çok etkilemeyecek. İyi okumalar.
ELVEDA WELLS
Geçmiş kitap incelemelerimi okumuş veya kanalımdaki canlı yayınları izlemiş birisi; H. G. Wells'in kalemine bir türlü alışamadığımdan, hatta kitaplarını sığ ve durağan bulduğumdan haberdardır. 'Zaman Makinesi' ve 'Dünya Savaşı'nda yaşadığım memnuniyetsizliğin tümüyle yazardan kaynaklanmadığını umarak kendisine son bir şans
Bu eser sayesinde, tarihe geçmiş bir savaşı bir de karşı tarafın gözünden izleme fırsatı buluyorsunuz.
Savaşlara her zaman hümanizmin penceresinden bakmaya çalışmışımdır. Birileri çıkarları için, emperyalizm ateşleri yakıyor. Sonucunda ise ateşi yakan el değil de hayatlarının baharında körpecik gençler tutuşuyor, o ateş en sonunda ailelerinin ocaklarına düşüyor...
"Hayatlarının baharında, en parlak zamanlarında hayatlarını öylece veriyorlardı..." diyor günlüğün sahibi John Monaghan.
Bizde ise bunu şöyle dile getirmiş İhsan Ozanoğlu: "Kimimiz nişanlı kimimiz evli off gençliğim eyvah!"
İşte iki taraftan da dile getirilmiş bu sözler ne demek istediğimi anlatıyor.
Ama en nihayetinde her milli şuura sahip Türk evladı gibi burada da hümanizmi bir kenarı bırakarak,topraklarını savunurken hayatını kaybeden binlerce şehidimize yas tutuyorsunuz. Allah hepsinin mekanını cennet eylesin.
Tüm bunlardan bağımsız olarak kitap hakkında olumsuz bazı düşüncelerim var. Yazar, Elinde "günlük" gibi değerli birincil el kaynak varken, bu günlüğü sadece çevrip bırakmayı tercih etmiş. Oysa böylesine önemli bir belgenin altına tarihi bilgiler içeren parantezler açılabilirdi diye düşünüyorum. Ve ve ayrıca kitaplarda genel olarak en çok muzdarip olduğum konu ise yine ve yeniden yazım yanlışları :) o kadar fazlalar ki sevgili editööör sevgili editör diyorum:))
İncelemeyi yazardan bir cümle ile sonlandırmak istiyorum:
"21 Ağustos 1915'te hayata gözlerini yuman John Monaghan, Gazi Mustafa Kemal'in ifade ettiği gibi artık Türk topraklarının bir evladı olarak Çanakkale'de yatmaktadır."
Ruhları şad olsun.
Karakterleri ve akışı idrak etmek, sindirmek biraz uzun sürsede kitap güzel bir başlangıç kitabı olmuş.
Bu kitapların farklı bir özelliği ise;
Okuyucular için kitapta saklı bulmacaların olması.Eğer bulmacaları çözüp şifreleri bulabilirseniz, 500 bin dolarlık altın dolu bir kasaya ulaşabiliyorsunuz.
Benim için paranın önemi yok tabi önemli olan okumak dermişim :)) parayı çoktan kazanmışlar bile geçmiş olsun.
Kitabın benim için en güzel yanı Şanlıurfada olmasına rağmen hiç duymadığım görmediğim “Göbekli Tepe” yi öğrenmemdi.Güzel bir bilgi birikimi oldu.
Kısaca seri başlangıcı olarak güzel bir kitaptı tabi sonlardaki kayıplar özellikle bir tanesi hiç hoş olmadı ama neyse,hadi bakalım okumaya devam.
#endgame
#jamesfrey
Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi; 12. Sayısında sinema ve tiyatro oyuncusu Cahide Sonku'nun hayatını konu olarak almış.
Dilek İşcen Akışık, Derya Cantimur, Türkan Dalgıç, Hatice Dökmen, Malik Ördek, Şeyda Çetinkaya, İlknur Özcan Çakıner, Neşe Cengiz, Burçin Kaya, Başak Uzunömeroğlu Çınar, Ümit Şevki Somyürek, Tuğba İnceoğlu, Cansu Kaya, E.
