Spoiler içerir.
Selçuk Şirin Anadolu'da eğitim öğretimin çok zayıf olduğu, yatırımın hiç olmadığı, devletin unuttuğu, çoğumuzun bilmediği bir köyden imkansızı başarmak ve bir başarı hikayesi yazmak için yola çıkmıştır. Kitabında bir fotoğraf çekmiştir. Bu fotoğraf Türkiye'yi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Geçmişi ve geleceği karşılaştırarak yarınlara daha güzel bir ülke nasıl bırakabilir sorusunun cevabını bu kitapta vermeye çalışıyor. Yani bu kitapta bir hasta üzerinden düşünürsek, neden hasta olduğumuzu, hastalığımızı nasıl yenebileceğimizi, bir daha hastalığa yakalanmamak için ne yapmamız gerektiğini reçetesiyle beraber vermektedir. Kitap üzerine çok şey söylenebilir. Kitapta sürekli olarak eğitim vurgusu yapıyor. Neden biz bir Güney Kore, Singapur, Japonya, Finlandiya gibi bir ülke olamıyoruz?
Rakamlar ortada hiç bir şey tesadüf değildir. Onlar gibi olmak istiyorsak eğitim politikalarımızı işinin uzmanı insanlar tarafından gözden geçirilmesi ve planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Eğer biz de doğru zamanda doğru kararlar alıp acil reçeteyi uygularsak bizim de bir başarı hikayesi yazacağımıza inancı tam. Onun başarı hikayesi gibi.
Özgürlüğün iyimserliği rakamların kötümserliğini yok etmesi dileğiyle.
Yazarlıktaki dehasına güvendiğim bir yazarın yaşama dair sorgulamalarını ilgi ile okuyorum. Okuyup kenara kaldırılacak bir kitap olmadığını söylemeliyim. Yazılanlar üzerine düşünmek bazen dönüp tekrar okumak belki başka bir kaynağa bakmak gerekecek. Bittiğinde netleşecektir :) Burada aktarmak istediğim aslında tüm okurların edebiyat dünyasına
272 syf.
9/10 puan verdi
Bauman Manifestosu, Sosyolojik Düşünmek.
Ben kendi Sosyolojik okuma geçmişimi ikiye ayırıyorum: Bauman öncesi ve Bauman sonrası...
Bauman öncesi dönemde akademik kavramlar arasına sıkışmış, gündelik deneyimlerle sosyolojinin savunduğu görüşleri bir türlü birleştiremiyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve bir yetersizlik duygusuna kapılıyordum. Sosyoloji disiplinine özel
"Kavgayı sevecek kadar genç ve ölmekten korkmayacak kadar yaşlı "olan kahramanların Salazar faşizmi karşısında eksiği fazlası ,hataları , kaygıları ve yaratıcılıklarını cesaretleriyle harmanlayarak genel grev örgütleyen Portekiz komünist partisi militanlarının yeraltı örgütlenmesini ve direnişini an ve an bize yaşatan nefesinizi tutarak
Öncelikle Milli Şairimizi rahmetle , minnetle, saygıyla anıyorum. Ruhu şâd olsun. Ritüele dönüşmüş anmalarla anlayamayacağız Âkif'i. Belki hüzünlü ve dertli Âkif'i tanıyabilirsek anlayabiliriz... İnsan ülkesinin Milli Marşını nasıl ezbere biliyorsa yazarını da öyle bilmelidir. Bu yüzden Mehmet Âkif'i tanımak ve anlamak için bu eseri okumalıyız.
Friedrich Schiller, Alman edebiyatının önemli isimlerinden bir tanesi. Schiller, soyluluk ünvanı almış hem şair, hem yazar, hem tarihçi, hem felsefeci, hem de Alman edebiyatının en önemli dram (tiyatro) yazarıdır.
Oyunlarında ve hikayelerinde gerçekçiliğe ve psikolojiye çok önem verir ve odak noktası olarak kullanır. İnsan psikolojisinde önemli yeri olan ikilemler, suç, ahlaki kavramlar, umutsuzluk gibi konulara yer verir.
Ihlamurlar Altında Gezinti isimli kısa kitabı, 5 ayrı hikayeden oluşuyor. Her hikayenin kendine özgü bir güzelliği olmasına rağmen, benim en beğendiğim; kitaba ismini veren hikayesi oldu. Hikayenin ana hatlarının daha felsefi temeller üzerine olmasının bunda büyük etkisi oldu elbette.
İnsanın içinde bulunduğu durumlara uyum sağlama hızı, aynı durumlara farklı tepkiler veren insanların dilemması, iyimserlik ve karamsarlığın ayarlanamayan dozu, geçmiş ve geleceğin getiri ve götürüleri, ahlak, suç gibi kavramlar ve bunların samimi bir anlatımı.
Schiller kesinlikle okunması gereken yazarlardan.
Keyifli Okumalar!
