Ama hiçbirimiz tek başımıza değiliz, birbirimize geçmişiz. Etrafımızdaki, yanı başımızdaki yaralar da bize değiyor. Bugün herkes evindeki, etrafındaki çocuklara dikkatle bakıp, o kırmızı kayıt ışığını görsün.
Ve güzel şeyler söyleyip, gülsün kameraya.
Koca koca adamlar, sakalları var, bıyıkları var, çocukları var.
Dışarıda güneş, içlerinde kar.
Bazen bir yerlere gidiyorlar, nefes alıp veriyorlar.
Koca koca kadınlar, memeleri var, kocaları var, ojeleri var.
Kalçaları geniş, göğüs kafesleri dar.
Dağların tepelerine tırmanıyorlar.
Hep beraber susuyorlar.
Geçmişe çığlık atıyorlar. Yalvarıyorlar.
Unutmak istiyorlar.
Aslında sadece affetmek istiyorlar.
Ah şu büyük ağırlığı balon yapıp, ipini bir bıraksalar!
Ağaçlara mı sarılıp hıçkırsalar?
Gurulara mı yolculuk edip danışsalar?
Sindirim sistemlerini mi temizleseler?
Ah şu bedensel toksinleri de bir atsalar!
Şöyle gerçekten boncuk boncuk bir terleseler.
Ya da doğru kitaba bir rastlasalar da çocuk olmanın garip kaçmadığı bir yerde, oturup ağlasalar.
Ve tam da oracıkta...