GEL
Kalbimi kır,incit beni,
Canımı yak!
Yaralayan cümleler de kur,
Farketmez!
Yaralı bir adamım ben,
Acı çekmeye alışmış...
Bana acılarınla,yaralarınla gel,
Gel ki yakın hissedeyim kendime.
Acın acıma karışsın,
Birbiriyle kaynaşsın yaralarımız.
Yeter ki gel..!
Finlandiya, uzun süre Rusya ve İsveç esaretinde yaşamış bir ülkedir. Toprakları zengin değildir, kendilerine yetecek suları bile neredeyse yoktur. Finlandiya tam bir bataklıklar ülkesidir. Ancak halk kitleleri içinden çıkan bazı aydınlar ve bu aydınların açtığı yoldan giden halk bu bataklıklar ülkesini beyaz zambaklar ülkesine çevirecektir.
Bu
Selam Haruki Murakami “Zemberekkuşu’nun Güncesi”
Orijinal adı “Necimaki-dori Kuronikuru”
Çeviri (Fransızcadan) Nihal Önal
Tür (Tartışmaya açık)
Sayfa sayısı 740
Ortalama okuma süresi: 20 saat 55 dakika
Okuduktan neredeyse bir buçuk sene sonra yazdığımdan, ille unuttuğum ayrıntılar vardır. Şimdiden affınıza sığınıyorum, yakın zamanda okumayı
Tamam yalnızlık gel sıra sende..
Şimdi sen kır beni,
Sen dök içindeki nefreti, kîni..
Bu sefer sen hâkim ol dünyama.
Kırılan kalbimi zorla.
Bitir beni, hayatımı, geleceğimi..
Bitir o umudu olmayan umutlarımı!..
Kıy canına hayallerimin.
Kelepçelere vur masum duygularımı..
Tamam...
Ya, tamam dedim sahne senin.
Perdeler açık ..
Göster artık herkese o iğrençliklerini.
Göster o kirli yüzünü.
Kendin gibi davran sonunda..
Yak geleceğime dair her şeyi.
Yak ki, tutunamayayım hayata..
Yak ki, kurtulayım şu kalabalık dünyadan..
Yak ki, bitsin.
Bitsin ve kurtulalım ikimiz de...
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Geçerim kendimden hepten
Yürürüm bu yolu yekten
Gece ve gündüzüm hep sen
Aklımda hep sen
Kendime gelirim ararım seni
Sayılı günleri karala karala
Buluşmak için bi' neden mi var
Kendini boş yere parala parala
ey aşk razıyım gel
sinende her gün öldür beni
sonra her gün bir busenle yeniden doğur beni
şefkatinden mahreminden esirgeme beni
güneşinde yak ay ışığında izle beni
yüzümde beş bıçak yarası
bir org çalınır gibi yanıbaşımızda
öyle kendinden geçmiş, öyle başıboş
öyle derin duygular içindeydik, anlatılmaz
sarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi
aldığını geri vermez dalgalara
görmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda
tatmadığımız yemişlerden tattık; günahkar olduk
alevden bir tasta eridi günler
bir cehennem
Aspidistrayı görünce bir acı duydu Gordon. Burada bile, bu son sığınağında bile! Beni buldun mu, eyy düşmanım? Ancak bu pek canlı bir aspidistra değildi – hatta görünüşe bakılırsa ölüyordu.
İnsanlar onu rahat bıraksaydı burada mutlu olabilirdi Gordon. İnsanın mutlu olabileceği – sürtük kadın gibi, dişi köpek gibi mutlu olabileceği bir yerdi.
Zaman zaman bi' hırsızsın
Sınırların bir zincir
Gidip gelen, hiç bitmeyen
Yalnızlığımsa zindan
Güzel gelir enerjin
Ziyan olur şu kalbim
Kendi yolumu bulmuşum
Elmacık kemiklerinde
Gel biraz, biraz daha yakınıma
Yak hadi, hadi beni yalanınla
Olan olmuş zaten
Kalbim de anlar zamanla, zamanla