YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Tanrının “gel” buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı’ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer birer küçük damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince. Bir gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…
Reklam
O günlerden kalma ünlü anekdottur; kestiği Ermeni başlarıyla cennetin kapılarını açacağına inandırılan cahil Kürt köylüsü, Osmanlı askerlerinden sakladığı paslı hançerini çıkarıp, komşu köydeki yaşlı Ermeniyi yere yatırır ve hançeri doğdugu günden bu yana tanıdığı Ermeninin boynuna dayar. Yaşlı Ermeninin döktüğü diller işe yaramaz, komşuluk hakkı, dostluk, vicdan, merhametle ilgili söylediği hiçbir şey köylüyü ikna etmez. Köylünün buyruğu kesindir, ya Ermeni imana gelecektir ya da boynu kesilecektir. Köylü, "kelime-i şahadet getir, imana gel, kafir" der. Can havliyle, köylünün altında, bir serçe gibi titreyen Ermeni, "peki" der, "imana geliyorum, nasıl olacağını söyle, senin gibi yapayım." Köylü birden durur, köylü şaşkındır. Sahi nasıl imana geliniyor? Ne yapılıyor, hangi dualar okunuyor? O dualar nasıldır?
Cenk Turkusu Siiri Osman Yuksel SERDENGEÇTİ Sabahlar olmadan çıktım köyümden Ayrı düştüm yaranımdan evimden Nedeyim vazgeçtim ben her şeyimdenVatansız malı mülkü ne derim Elimde süngüm cenge giderimHısımlar komşular siz hoşça kalın Ara sırada bir haber salın Yurt için gidiyorum müsterih olunNe yapım böyle imiş kaderim Elimde süngüm cenge giderimKara gözlü anam neden ağlarsın Ağlarsında yüreğimi dağlarsın Sabaha doğru ben gideceğim Akşamdan azığımı bağlarsınAğlama kız ana Huda’mız kerim Elimde süngüm cenge giderim Gel ey ela gözlü güneş yüzlü yar Gidip de gelmemek gelip de görmemek var Son olarak beni bir kerecik sarVatanımdır şimdi benim sevgilim Elimde süngüm cenge giderimDedem kayıp olmuş Yemen çölünde Amcam şehit oldu urum elinde Babamın ruhu Çanakkale’deBeşikte bırakmış beni pederim Elimde süngüm cenge giderimMübarek kaza ,cenk,düğüş,sefer Böyle buyurmuş ulu peygamber Demiş ki: “Yurt için can veren erler Mahşerde benimle beraber”Tanrının buyruğu buna ne derim Elimde süngüm cenge giderimCanlandı gözümde yeniden mazi Ölürsem şehidim kalırsam gazi Bitiyor Mehmet ‘ in burada sözü
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. _Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
157 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Hüseyin Nihâl Atsız'ın tüm şiirlerinin yer aldığı bir şiir kitabı. Atsız'ın en sevdiğim şiirleri "Topal Asker", "Geri Gelen Mektup" ve "Gel Buyruğu".
Yolların Sonu
Yolların SonuHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 20216,8bin okunma
Reklam
Gel Buyruğu
Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.
Sayfa 70 - ÖtükenKitabı okudu
510 syf.
·
Puan vermedi
Ölü Köpek
Felsefe tarihindeki en çok üzerinde durulan düşünürlerden biri. Sucuk ekmek gibi vazgeçilmez görülür. Hegel’e göre Spinoza “her felsefe için başlangıç olması gereken”, Feuerbach’a göreyse “tüm materyalistlerin Musa’sı” ve bana göre yaşama üstadıdır. Bir felsefe metninin incelemesi nasıl yapılır ve neler söylenebilir? Dört sene önce Nietzsche
Ethica
EthicaBaruch Spinoza · Alfa Yayınları · 20221,578 okunma
Tanrı'nın "gel!" buyruğu tatlılıkla erince, Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Beş oğlu olmuştu: Ahmed, Ali, Mehmed, Hasan ve Orhan. Ahmed Amasya'da öldü. Amasya'da dedesi, Yıldırım Bayazıd oğlu Sultan Mehmed'in çocukları türbesine gömdüler. Sultan Alâaddin de Amasya'da öldü. Bursa'ya getirdiler. Sultan Muradın ayağı ucunda gömülüdür. Hasan ile Orhan'ın ikisi de Edirne'de öldüler.
TARİH-İ KADİM
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya. Ninniler uydurup uyutur bizi dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun, zifiri karanlık hayatından. Gösterir bize evvel zamanı, tek doğru, en güzel örnek, der. Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden. Senin tarih dediğin işte budur, alnında altı bin yıllık
Reklam
Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.
Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
TARİH-İ KADİM
 Tarih-i Kadim Tevfik Fikret İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya.
.... Kulaklarım açık, geliyor kan Oturduğum koltuk, tuttuğum savaşlar Damla damla kan Hatırlıyorum birden damarlarımda hızlı koşan bir kan Bir gün, bir yerde, ellerim ufakça Her yanım kör duvardı, ellerim ufakça Paldır küldür adamlardı birden ki dört köşe Dört köşe bir karanlıktı her yanım Bu düzenler, bu adamlar dört köşe Geldilerdi üç beş gölge
Atsız Hoca, bütün talebelerini yanında toparlıyor. Yusuf Kadıgil'di herhalde ilk giden öğrencisi, doğrusu hem öğrencisi hem tabutluk arkadaşıydı. Hani biraz küs ayrılmışlardı ya o sebepten herhalde hemen Altan amca gitti, peşinden Sami amca, Erk amca, sonra Yücel amca, Mustafa Amca şimdi de Aydil amca. Tanrının gel buyruğu erişiyor,
Resim