Kan döken öfkelerle çıldırtan gamsızlığın, taş gibi ağır acılarla isterik neşelerin, hazin doğumlarla gülünç ölümlerin, zehirli nefretlerle zaaflı aşkların, kedi ile köpeğin, eğri ile doğrunun, ak ile karanın ana-baba bir kardeşmişçesine birlikte ve birbirini yiyerek yaşadığı; düzgün hayatlar cephesindekilerin akıllarına sığmayacak kadar karışık, hayat denen muammanın kısa bir özetini andıran, o diğerlerine benzemez sokaklardan geçti. Gitti, döndü, geldi. Birbirlerini tüketerek besleyen, böylece var olanların yaşadığı, nokta kadar bir toprak parçası üzerinde kısa sayılabilecek ömrü, hızlıca tükendi.
Müttefikler bir yandan sultana baskı yaparken, Mustafa Kemal’e de Sakarya’da zafer fırsatı hazırladı. Müttefik kuvvetler, Yunanlılar’a Anadolu’da ilerlemeleri yönünde direktif verdiler ve Yunanlı kuvvetler yolun yarısında müttefiklerden, kesimlerini birbirine bağlayan yolların bulunmadığı dağların arasında durmaları yönünde emirler aldı. Ve de sağlam bir savunma hattı oluşturamadı.
Yunan hücumu, sabah saat sekizde aniden durdu. Ardından çekilme başladı.
Böylece Türkler, hücuma geçti. Yunanlılar geri çekildi ve nihai Sakarya Muharebesi’nde kahraman galip geldi!!.. Ve Yunanistan, bu piyeste mağlup edildiğinde Ankara’da halk sevinçten deliye döndü.
Semerkant/Amin MAALOUF
İlk defa okuyorum tadında üçüncü okuyuşum. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının yazımından günümüze gelişene kadarki hikâyesi, Hasan Sabbah'tan Nizamûlmülk'e, İran tarihinden Titanic'e uzanan, hikaye içerisinde hikâyeler anlatan müthiş bir kitap.
Dört şehir, Semerkant, Mekke, Şam ve Palermo isyan yıldızı
Ne bilginler geldi, neler buldular!
Mumlar gibi dünyayı ışık saldıran...
Hangisi yarıp geçti bu karanlığı
Bir masal söyleyeyip uykuya daldılar./Syf.224
Eziyet gibiydi, birçok anlamda.
Ezilirken bile gülümsemene sebep olacak şeylerin de olduğunu gösteren bir yıldı. Büyüdüğüm ve büyürken ne sancılar çekildiğini öğrendiğim bir yıldı. Bebeklerin de insanları nasıl büyüttüğünü yaşayarak gördüğüm bir yıldı. :’)
Her şeye rağmen aşkıyla yanıp tutuştuğum Ankara'ya kavuştuğum, şu günlerde kendisiyle pek anlaşamasam da hayatımda özel bir yeri olan edebiyat bölümüne yerleştiğim bir yıldı.
Bunların da ötesinde kendi başının çaresine bakma telaşına düşmenin, omuzlara nasıl yük bindiğini fark ettiğim bir yıldı. İlklerin bolca yaşandığı bu yıl, bazı şeylerin sonunu getirdi bir yandan. Bitmez dediğim dostluğum bitti, üzmez dediğim insanlar üzdü, geçmeyecek dediğim ne varsa -kısmen- geçti, bitmeyecek dediğim ne varsa bitti, yerine yenisi geldi. İlk gününden son gününe kadar bir sürü iyikimin bir sürü keşkemin olduğu bir yılı geride bıraktım. Umarım bu yıl iyikilerimin, keşkelerimi ezdiği; gördüğüm tek ezilmenin bu ezilme olduğu bir yıl olur.
Finallerden de geçmek dileğiyle :’)
Şimdiden, cümleten mutlu yıllar!
....
Neoliberalizmin son tuzağı: Mindfulness
Mindfulness, Oprah Winfrey ve Goldie Hawn gibi ünlülerin de desteğini alarak anaakıma yerleşti. Meditasyon koçları, keşişler ve nörobilimciler Davos’a giderek Dünya Ekonomik Forumu’na katılan CEO’lara konunun inceliklerini anlattı. Mindfulness hareketinin kurucuları bir tür misyonere dönüştü. Bilim ve
“Villanelle'den durmadan mektup geliyor. Açmadan geri gönderiyorum, hiç cevap yazmıyorum. Onu düşünmediğimden değil, her gün geldi mi diye pencereden bakmadığımdan değil. Onu uzaklaştırmak zorundayım çünkü çok canımı yakıyor.
Bir vakitler, galiba aradan birkaç yıl geçti, beni buradan çıkarmaya çalıştı-ama ikimiz birlikte olalım diye değil. Tam da kendimi güvende hissettiğim anda, yeniden yalnızlığa dönmemi istiyordu. Bir daha hiç yalnız kalmak istemiyorum, dünyayı görmek gibi bir hevesim de yok.” 💜🌻♥️🪻