“Şu hayatı düşünüyorum,” dedi. “ Batılı düşünürlerden biri, hayat bizi yavaş yavaş ölüme alıştırır, der.” Çok doğru. Geldik gidiyoruz.
Kimiz biz? Neden buradayız? Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Hiçbirimiz hiç bir şey bilmiyoruz.
Reklam
sen söyle serseriler kralı İstanbul sen söyle iki gözüm hangi merhem çâredir şu bizim yaramıza yel üfürdü su götürdü gençliğimizi elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık meydanlar serseri biz serseri sağımız sefalet solumuz ölüm işte geldik gidiyoruz kahrolasın kahrolasın İstanbul şehri
Hep bir çember, dolanıp durduğumuz! Ne önümüz belli, ne sonumuz. Kim varsa bilen, çıksın söylesin: Nerden geldik? Nereye gidiyoruz?
Genellikle herkese aynı şeyleri söylerdi: "Takma lan. Bir geldik bir gidiyoruz, gerisi yalan." Onun sözlüğünde başın sağ olsun gibi ezbere bir teselliydi aslında, ortaya kuru sıkı atardı . Yine de sonunda üç nokta bekleyen soğuk bir hayırlısı'ndan daha samimi gelirdi.
İşte geldik gidiyoruz Hoşça kal kardeşim deniz Biraz çakılından aldık Biraz da masmavi tuzundan Sonsuzluğundan da biraz Işığından da birazcık Birazcık da kederinden Bir şeyler anlattın bize Denizliğin kaderinden Biraz daha umutluyuz Biraz daha adam olduk İşte geldik gidiyoruz Hoşça kal kardeşim deniz.
Sayfa 1676Kitabı okuyor
Reklam
Kendimi topladım, hayal dünyama döndüm: Türkiye'ye mutlaka gitmeliyiz. Sen ve ben ak saçlı... İki ihtiyar kolkola girmiş, birbirini zor taşıyor, o şekilde yürüme- liyiz. Kafamızdaki kütüphaneden, kalbimizdeki imandan, az- mimizdeki idealden herkes habersiz olsun. Yanımızdan gelip geçenler, çekirdekle bilyayı ayıramayanlar, çekirdiğin içindeki alemi görmeyenler bizi de görmesin ve bilmesin. Fakat biz yü- rüyelim, hep yürüyelim, beraber yürüyelim. İki ihtiyar, iki yaş- lı yanyana yürüyor desinler... Neden böyle? Nikahı kabre kadar taşımak güzel değil mi? - Başka? - Seninle ben, insanlara daha çok şeyler söyleyebiliriz. Haz- reti İsa gibi hain ilan edilsek, Hazreti Muhammed gibi Taifte taşlansak bile... Hayalinin sınırına ayaklarımız ulaşacak mı? - Ellerimiz yapraklara benziyor, onlar yağmur, biz rahmet istiyoruz... Olmasın mezarımız, mezar taşımız, bir başka âlem- den dünya denilen otele geldik ve gidiyoruz...
Tutma yeri yok, şimdiki insanların İşte yine ortada kaldın ... Dayan, geliyorum, demeden ölüm Bildim seni, kaçarken görmüştüm. Şimdi buradaydı, nerede ömür? Geldik gidiyoruz, kuru teşekkür ... Heves mi kalıyor dünyadan geriye Bunun cevabını bulmak için ölmeye
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben; Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken. Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi, Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Ve sorgulamadan gidiyoruz..
Gerçekliği sorgulamak için geldik hepimiz dünyaya.
Sayfa 10 - Aylak Adam Yayınları
Reklam
Hepimiz bir gün göçeceğiz bu dünyadan, geldik gidiyoruz. Maksat güzel göçelim. Hoş bir sada bırakarak göçelim, öfkemize, yıkıma, kötü duygulara yenik düşmeyelim. En nihayetinde Allah'a döneceğiz. Ama bu dönüş nasıl bir dönüş olacak? Şükürle mi, yoksa isyanla mı?
Bir kültürü okumak için bakılması gereken yerlerden birinin kamyon arkası yazıları olduğuna inanırım. Şoförlerin kamyon arkası yazıları öğrenilmiş çaresizlik anıtlarıdır. Aşağıda Türkiye'de yaygın olarak kullanılan bazı kamyon arkası yazıları ve onların öğrenilmiş çaresizlikle ilişkisini bulacaksınız. • Öğrenilmiş çaresizlik genelleştirilmiş
Takma lan kafana. Bir geldik bir gidiyoruz, gerisi hikaye.
Sayfa 42
Ya Tanrı? Onun kimseyi bağışladığı yok! Buna ne dersin? Geldik, gidiyoruz, hâlâ cezalandırıyor bizi. Son günlerimizde bile ne huzur ne de mutluluk görebiliyoruz, bundan sonra da göremeyeceğiz. Dediydi dersin: Dilenciler gibi yaşayıp dilenciler gibi öleceğiz!
Sayfa 177Kitabı okudu
Resim