Bütün benliğinle korktuğun şiddetli bir musibet ansızın çıkagelse, ne yaparsın? Kalbini yerinden söküp atacak korkuya kapılır ve seni dipsiz bir kuyuya fırlatacak yok edici kasırgalara teslim mi olursun? Yoksa kendinden emin bir şekilde karşılar ve bu sıkıntılar arasında doğru fikre götürecek güvenilir bir dayanak bulmaya mı çalışırsın? Dale Carnegie, diyor ki:
1- "Kendinize sorun: Mümkün olan en kötü sonuç nedir?
2- Gerekirse bunu kabul etmeye hazırlanın. 3- Sonra onu düzeltmeye sükûnetle başlayınız."
İşte bu, dinin ve aklın tâbilerine tavsiye ettiği yoldur. Arap edebiyatında imtihanlarla dolu geleceğe dair cesaretli sözler söy- lemiş bir çok hazine vardır.
"Teebbet Şerren" lakabıyla bilinen Sabit b. Zuheyr bunlardan
biridir.
İşte beyitleri:
Kişi eline geçen fırsatları değerlendiremezse, kayıp gider. Ve
kaybettikleri arkasından bakıp, acı çeker.
Fakat sağduyu sahibi kimse,
Başına bir musibet gelmeden onu görendir.
Zamanla mücadele eden güçlü yaşar.
Burnunun biri kapansa, diğerinden nefes alır.
''İçimize çektiğimiz her saf, temiz nefes için bedel ödeyen bizler, geleceğe pranga vurma eğilimine karşı çıkmalıyız. Eğer toprağı geçmişin ve bugünün pisliklerinden temizleme konusunda başarılı olabilirsek, gelecek nesillere bütün zamanların en büyük ve en güvenli mirasını bırakmış oluruz.''
Derin bir nefes verdikten sonra, “Seni öptüğüm ilk andan beri seninle bir hayat düşlüyorum,” dedi. “Ben o an anladım ki senden gayrısına yokum… İçinde senin olduğun bir ev istiyorum, koridorlarında senden olan çocuklarımın koşturduğu. Sıcak bir kahve içmek istiyorum, günün yorgunluğunu gözlerinde atarken içtiğim. İlk defa geleceğe umutla bakıyorum…” Kafasını eğip ellerimize baktı. “Çünkü elini tutuyorum.”