Yüz kırk dört gün geçti.
İçimde değişik bir duygu var. Mutluluk olmadığına eminim. Ayrıldığımızdan bu yana "Mutluluk" benim için 8 harften oluşan, sessiz harflerin sayısı sesli harflerin sayısından iki fazla olan herhangi bir kelime.
Umut olmadığına da emin gibiyim. Her doğan gün yeni umutlar ile başlar derler ben daha o günün karanlığını atlatamadım. Günün doğmasına vakit çok gibi.
Geçenlerde bir arkadaşım belki korkudur demişti. İlk duyduğumda çok mantıklı gelmişti. Ama düşününce korkunun arkasında hep kaybetmek vardır. Yüz kırk beş gün önce çok korkuyordum. Kaybedecek çok şeyim vardı. Geleceğim,hayatım,kadınım.. Ama yüz kırk dört gündür kaybedecek hiç bir şeyim yok ne hayatım ne geleceğim ne kadınım..
Kırgınlık mı acaba? Hiç sanmam o günden beri kimseye kırılacak kadar değer vermedim.
Aslında bak yokluk olabilir. Nefes almak alırsın fizyolojik olarak da seni sıkan, boğan karabasana siktiri çekip tüm derinliklerine kadar rahat bir nefes alabilirsen varsındır. Susarsan yeni bir hayata, geleceğe; dayanamazsan artık yeniden başlamak için işte o zaman gerçekten varsındır.
Gerçekten yaşamak isteyenler, heyecanla bekleyenler, var olanlar,
Ah bilseniz sizi ne kadar çok kıskanırım yoklukların arasından..