Nasıl olduğunu kendisi de anlamadan Raskolnikov birden kendisini Sonya'nın ayakları dibinde buldu; ağlıyor, kızın dizlerine sarılıyordu. Sonya önce çok korktu, yüzü bembeyaz , yerinden fırladı ve titreyerek ona baktı. Ama bir anda her şeyi anladı ve gözleri sonsuz bir mutlulukla parladı. Onun da kendisini sevdiğini, hem de sonsuz bir aşkla sevdiğini anlamıştı, hiç kuşkusu yoktu bundan... Demek o mutlu an gelmişti... Konuşmak istediler ama, konuşmadılar. Gözlerinde yaşlar birikmişti. İkisi de solgun, ikisi de zayıftı; ama bu solgun, bu süzülmüş yüzler yepyeni bir geleceğin, yepyeni bir haya- ta dirilişin şafak ışıklarıyla tutuşuyordu: Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynağı olmuştu.
Sizleri, sonunda aklınızı kaybetmek tehlikesiyle korkutanlara aldırmayınız. Kaybedecek hiç bir şeyimiz yoktur. Kendi gücümüzün nerede olduğunu görmenin zamanı gelmiştir. Geleceğin yaratıcısı bizleriz!
Sayfa 351Kitabı okudu
Reklam
Geçmişi düşündüğümde -hemen hemen yenilmez zorluklarla dolu olan geleceği düşündüğümde, sevmediğim ve kaytarmak istediğim, ya da tabiatımın kötü yanının kaytarmak istediği onca güç çalışmayı düşündüğümde; bana dönük, hep bana bakan gözleri düşündüğümde- başaramazsam suçun nerede, kimde olduğunu bilecekler, bana ufak tefek serzenişlerde bulunmayacaklar, ama doğru ve erdemli olan -saf altından olan- her konuda denenmiş ve eğitilmiş olduklarından, yalnızca yüzlerindeki anlam neler diyecek bana: Sana yardımcı olduk, sana ışık verdik elimizden gelen her şeyi yaptık senin için, gerçekten dürüst bir çaba gösterdin mi? Hak ettiğimiz karşılık nerede? Tüm uğraşmalarımızın meyvası nedir? Anlıyorsun ya! Bütün bunları ve benzeri bir sürü şeyi -hepsini sıralamak olanaksız- düşündükçe, tüm güçlükleri, biz yaşlandıkça azalmayıp çoğalan dertleri, acıları, düş kırıklıklarını düşünüp başarısız olmak, rezil olmak korkularına kapıldıkça, ben de, ben de özlüyorum senin özlediğini. Keşke her şeyden uzak olsaydım, diyorum.
"Düşünceler sözlerine, sözlerin eylemlerine dönüşür. Kaderin de, şansın da, geleceğin de eylemlerinde gizlidir."
Kacey gözleri dolarak elini yanağıma götürdü. "Şu anki yüzün. Milyon yıl geçse de bir erkeğin bana şu anda baktığın gibi bakacağını hayal edemezdim. Seni seviyorum," dedi tekrardan. "Beni korumak istediğini ve bunun işe yaramayacağını biliyorum. Bunun için seni daha çok seviyorum. Beni güvenli bir mesafede tutamazsın. Sana söyledim, güvenli bir mesafe yok. Hiç olmadı." "Haklısın," diye fısıldadım. "Hiç olmadı. Seni seviyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki..." Başını yine yaramın hassas noktasına koydu ama umurumda değildi. Aşk ve acı, hepsini istiyordum. "Seni seviyorum," dedim. "Tanrım, bunun başıma geleceğini hiç düşünmemiştim." "Ama geldi," diye fısıldadı. "Geldi ve şimdi tek yapabileceğimiz birbirimizle ilgilenmek. Küçük anları yaşamak, değil mi? Tıpkı söz verdiğimiz gibi. Küçük anlar. Bize ait çok fazla an var. Binlerce, binlerce."
Sayfa 253Kitabı okudu
Yazara Göre Modern Zamanda Dinin Geleceği
Kimilerinin sandıklarının tersine, "büyüsü bozulan" (Max Weber) modernlik dinsel duyguyu yavaş yavaş yok etmemiştir; insanın arzularının sonsuzluğuyla varlığının sonluluğu, mutluluğa duyduğu iştahın sınırsızlığıyla mutsuzluğunun yükü ve yaşama isteğiyle ölümlülüğünün bilinci arasında gitgide büyüyen uçurum dolayısıyla, modernlik, her şeye rağmen umut edebilmenin yeni gerekçelerini aramaya koyulmuştur. Lamennais epey öncesinden bu konuda endişelerini dile getirmişti: “En ağır hastalığa yakalanan yüzyıl, hata yapma tutkusu taşıyan yüzyıl değil, hakikati ihmal eden ve küçümseyen yüzyıldır.” Oysa, Lamennais'nin bu endişesine genç Victor Hugo zaten bir yanıt vermişti: “Şunu tekrar tekrar söylemeliyiz ki, ruhları kemiren, bir yenilik ihtiyacı değil, hakikat ihtiyacıdır; ve bu ihtiyaç devasa boyutlardadır” (Odes et Ballades — Odlar ve Baladlar, 1824). Bu sözlere bugün şunu da eklemeliyiz: Ruhları kemiren, ayrıca, neredeyse sonsuz bir mutluluk ihtiyacıdır. Mutluluğa erme isteği kişisel olduğu kadar tarihseldir de. Ve insan deneyiminin zengin toprağı, bu mutluluk isteğine, bu kurtuluş ihtiyacına, bu umut arayışına yanıt vermek için şaşırtıcı sayıda dinin ortaya çıkmasına tanıklık etmiştir. “Gelecek, yarının kuşaklarına yaşama ve umut etme gerekçelerini sunabilecek olanlarındır” (İkinci Vatikan Konsili).
Sayfa 10
Reklam
1.000 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.