Hayatta yaşanan büyük olaylar çoğunlukla insanı pek az etkilerler, kişinin bilincinden çıkarlar ve onlar üzerine düşündüğümüzde, bu olayların gerçekliklerini yitirdiklerini fark ederiz. Tutkunun kızıl çiçekleri bile, unutulusun gelincik çiçekleriyle aynı tarlada yetişir sanki. Onların hatırasının üzerimizde yarattığı ağırlıgı reddeder, onlara karşı merhemler yaratınız içimizde. Ama küçük şeyler, önemsiz şeyler, bizimle kalırlar. Beyin en narin, en geçici izlenimleri ufak, fildişi bir hücrede saklar.
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
Ömer onun ellerini yakalayarak baktı. Beyaz, dar ve oldukça zayıftı. Bu el birçok güzel Kadınlarda gördüğü yumuşacık, pembe fakat şişirilmiş bir eldiven gibi şekilsiz ve kemiksiz ellerden değildi. Parmakların elle bitiştiği yerde çukurlar değil, hafif kabartılar vardı. Bilekten parmaklara doğru adaleler, incecik damarlar uzanıyor ve biraz dokununca kemikler hissediliyordu. Kesik tırnakları ne bir söğüt yaprağı kadar uzun, ne de bir gelincik yaprağı kadar genişti. Uçlarına doğru incelen parmakların nihayetine gayet tabii şekilde yerleşmişlerdi. Ömer hiçbir şey söylemeden Macide'nin iki elini birden ağzına götürdü ve parmaklarının ucunu yavaşça, dudaklarını değdirmekten korkar gibi öptü.
Orhan Veli'ye
Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbire oldu; Mavi birdenbire.
İzin verirseniz gideceğiz. Haydi Helen... — Müsaadenizle. Sizinle Poyraz Köyü’ne kadar ineceğim, Bayan Tatarcık. Ortaya bir bomba düşmüş gibi Haşim gülüyor, Zehra gülmeye çalışıyor. Salim ve Miralay Nihat’ın sıkıldıkları belli, Lâle bir gelincik gibi kızarmış. Bunu en dost sesiyle söylemiş olan Recep bir türlü neden herkesin bozulduğunu anlamıyor. Lâle’nin sadece kendine gösterdiği dostluktan şimdi yüzünde eser yok, şiş kapakları altındaki uzun gözlerinin kuyrukları daha şakaklarına doğru çekik, içlerinde vahşi bir ışıltı var. Evet, Recep bir pot kırdığına kani ama, ne olduğunu tahmin edemiyor. Helen’in kolunu yakalamış giden Lâle’nin yanında o, kendisinin istenmediğini hissediyor ve en garibi bu istihfaf, bu ani düşmanlık kalbini buruyor... Dönemiyor, bir şey söylemeden Helen’in tarafına geçiyor, Helen’in koluna giriyor, başı önünde yürüyor, tıpkı anasına sokulan azarlanmış bir çocuk gibi... Böcekler, kuşlar, kurbağalar ötüyor, ötüyor.
500 sene sonrada aynı hislerle ağlayış.. şehzadem...
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han'ı İmdat! Eyvanlar olsun! Bu cihanin bir yanı yıkılde zira ölum eşkiyaları Şehzade Mustafayı yok ettiler. Tulundi mihr-i cemâli, bozuldi dîvâni Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmâni. Yüzünün güneşi batti, divanı dağıldı Osmanlı sultanın hile ile
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.