Sonsuz bir gelinlik dikerler sana
Kumaşında pervaneler bulursun
Düğmesinde hânendeler
Korkulardan bakıp durma öteye
Bu yalnızlık gök perdesi
Bu gözyaşı dertli ırmak
Dünya bir mezara satılır bir gün
Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak!
Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi?
Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.
Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak!
Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi?
Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.
Bir hayalim var; senin gelinlik giydiğin… İstanbul’un sırf sen varsın diye daha güzel olduğu bir hayalim var. Benim bir hayalim var; çocuklarımın sana “Anne” dediği.
Mesela düğün için salon tutulurken ve düğün vakitleri belirlenirken namaz vakitleri göz önünde bulundurulmalı ; gelinlik giyilecekse namaz kılabilecek bir gelinlik giyilmelidir.
Gelinlik kızlar gibi körpe ve caziptiler.
Masum bakan gözlere nedense inanırdım.
Her birinden başka zevk alacağım sanırdım;
Bütün arzularımın sırrına sahiptiler.’
Kadın beyaz gelinlik içinde, bir insandan, bireyden ziyade sunakta ailesi tarafından bir erkeğe ve onun vasıtasıyla Ataerkil Toplum Tanrısı'na kurban edilen, bunun için yetiştirilmiş bir adağı andırmaktadır.
Bilge Kağan'ın annesi hakkında övgü dolu
sözleri ve onu bir tannçaya (umay) benzetmiş olması kadına Gök Türkler tarafından verilen önemi gösteren çok kıymetli bir belgedir. "Gelinlik kızın cariye oldu, " ibaresi de kadınların yüksek bir yeri olduğu ve cariye durumuna düşmesinin çok utanç ve acı verici olduğunun belirtilmesi de kadına Gök Türklerin verdiği değeri gösteren çok değerli bilgilerdir. Bunun, cariyeliğin hiç hoş olmadığını, aksine aşağılayıcı bir durum olduğunu göstermesi de kültür tarihimiz açısından dikkate değerdir.
Sonsuz bir gelinlik dikerler sana
Kumaşında pervaneler bulursun
Düğmesinde hânendeler
Korkulardan bakıp durma öteye
Bu yalnızlık gök perdesi
Bu göz yaşı dertli ırmak
Dünya bir mezara satılır bir gün
"Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi? Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araçlar kullanılır."
…
Çağdaş Hıristiyanlık, bekâret kanıtlarıyla özel olarak ilgilenmediği için İslam’dan ayrılır.
Hollanda Reformist Kilisesi’nin üyesi olan bir gelinin başına gelebilecek en kötü şey, papazın karşı sına hamile olarak çıkmaktır. Böyle bir durumda onun beyaz gelinlik giymesine izin verilmez; bazı kiliselerde de gelin ile damat’tan cemaatin karşısında hesap sorulur.
Tutucu kilise çevrelerinde bekârete önem verilse de, zifaf gecesinde olanlar aileyi ilgilendirmez. Gerçi bu hep böyle değildi. Ortaçağ’da erkek ile kadın arasındaki cinsel ilişkiye eşlik eden şehvet duyguları kuşkuyla karşılanırdı..
Bu sana son öğüdüm olsun, Tenzile. Sen cahil bir kız da değilsin. Seni elimden geldiğince okuttum da.” Tenzile, ayaklarının ucuna basarak annesinin yanaklarından öptü: “Peki anneciğim, bir daha öyle çocukluklar yapmam.” “Hani çocuk bile olsan ayıp. Oysa sen koskoca gelinlik kız oldun. Bu yaptığını hiç kimse çocukluğuna vermez. Namusumuz bir paralık olur. Yarın kötü kız diye Allah etmesin, kimse seninle evlenmek istemez. Sonra halimiz nice olur yavrum, nice olur düşünsene biraz.” “Peki anne, söz veriyorum, artık bu ayna oyununa temelli son veriyorum. Ayna tuttuğum erkekler bana baktığına göre demek ki ben, artık, kocaman bir kızım. Erkekler bende bir kadınlık görüyorlar.” Tahar Hanım, artık onu dinlemeyerek yukarı çıkmaya başlamıştı. İri gövdesinin altında tahta merdiven zangırdıyordu.