Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir
Reklam
Son aşkımdır bu -sen- ve son çile, Günümün son fecri, sonu artık; Giriver inince gün, aralık Kapımdan gelinlik elbisenle. Onu sevmekle geç, ey yaşamak!
Gelinlik giymiş birine sakın güvenme. Özellikle de kadınsa.
Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak! Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi? Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.
Havada Kar Sesi Diz boyu kar. Dışarıda hayat olduğuna dair hiçbir işaret yok, pencerenin önüne koyduğum fincanın buğusundan başka. Evlerin bacalarından yükselen koyu grimsi dumanlar bir gelinlik gibi serilen kar’a bulaşıyor.Çatılardan sarkan sivrimsi buzlar kristali andırır bir güzellikte parlıyor. Telefonum çalıyor dışarıdaki manzaraya
Reklam
Sophie gülümsedi ve onun elini tuttu. "Bundan sonra yeni okulumuzda da beraber olacağız." Agatha öfkeyle elini çekti. "Diyelim ki senin zeka seviyene indim ve bütün bunlara inanıyorum. Neden ben Kötülük Okulu'na gidiyormuşum? Neden herkes beni Kötü Kız ilan etti?" Sophie, "Kimse sana kötüsün demiyor, Agatha" diyerek
Büyük deden Ebu Bekir’in bir araya getirdiği ilk Mushaf gibi koru bu hatıraları. Gelinlik çağına gelmiş kızların sandığında okunmayı bekleyen duadır bu dinlediklerin. Ve onun gerçek hikâyesidir. "BEN AYŞE İLK KIYAM" ROMANINDAN
Cunda Adasında bir vitrinde seramik yada camdan yapılma kaplumbağ gördüm. Dükkana giremedim. Lakin aklım kaplumbağda kaldı. Ayvalık ta aradım kaplumbağı, bir türlü bulamayınca, deniz kenarında bir bardak çay içerken, google arama motoruna kamlumbağ ve Cunda yazdım. Neden yazdığımı bir kenara bırakırsak, karşıma çıkan bir metni sizle paylaşmak
Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Resim