Yaş otuz bes! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah' ım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Sana güzel günlerle geleceğim
Sana şarkılar biriktiriyorum, büyük bir umut saklıyorum küçücük kalbimde. Evet, bir sabah seni bu şarkılarla uyandıracağım. Kahvaltıya yazdan kalma papatyalar ve sevgiler serpeceğim. Sıcak bir çay ne de iyi gelir şimdi. Sahi gelir mi o günler? Bak, ben güzel olan tüm cümlelerimi sana saklıyorum. Saklandığım yerden çıkıp geleceğim sana. Her sabah beni sevmen umuduyla uyanmaktan vazgeçmeyeceğim asla.
Sayfa 58 - OlimposKitabı okudu
Reklam
Ka’b b. Mâlik Radıyallahu anhın tebük seferinden geri kalışı
Kâ’b İbni Mâlik -radıyallahu anh- gözlerini kaybettiği zaman onu elinden tutup götürme görevini üstlenen oğlu Abdullah’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Tebük Gazvesi’ne katılmadığına dair mâcerasını Kâ`b İbni Mâlik’ten -radıyallahu anh- şöyle anlatırken duydum: Resûlullah’ın
BELKİ Arkadaşım sen deli misin, hiç ümit kesilir mi dünyadan? Beş dakika sonra bir telefon alacaksın belki, “Aaa, bu kadar basit miymiş cidden?" diyeceksin. Belki bir kavşak çıkacak kısmetine ve ömrünün en güzel yolunu yürüyeceksin. Belki yeni birileri taşınacak şehre. Belki ufukta seni bekleyen bir sürü büyük kahkaha, derdine uzanmış bir omuz, içini ısıtacak çaylı sohbetler vardır; kim bilir... Belki değişiverecek her şey bir anda ve inadı bırakıp, “Tamam!" diyecek birileri. Gitmek istemediğin o yer, yürümek istemediğin o yol var ya; hayatının en güzel sürprizini paketlemiş seni bekliyor belki. Hiç ümit kesilir mi? Az sonra telefonun çalar, bir dost sesi tüm derdini alır belki. Belki yağmur yağar da yıkanınca düzelir, belki güneşte kurur da kendine gelir. Belki gelen günler gidenlerden güzeldir. Belki bir dönüş vardır, çikışı sen göremiyorsundur. Belki...
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun. _Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur. _Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç? _20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun. _Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
Her şey güzel giderken başına öyle şeyler gelir ki "Yandım!" dersin, "Bittim!" der ve düşersin. İşte o an, içindeki iyilikle beslenen çocuk çıkar gelir ve kapını çalar. "Kalk!" der, "Kalk!" Tutar elinden, karanlığı yırtar ve seni güzel günlere götürür. Korku nedir bilmez iyilik. Aydınlık, karanlıktan korkar mı hiç? Kötü günler ile karşılaştığında kimseye ihtiyaç duyma, Önce Allah, sonra içindeki iyi niyetten başka! Niyetin ne kadar iyiyse, Allah o kadar seninle. Nasibin ise niyetinde gizli... Alsada elinden yoğunu varını, döner dolaşır geri verir sana hakkını! Olmaz deme asla! Olur! Unutma ki Allah isteyince, kuşlar filleri yener azizim...
Reklam
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
rıfat bey ve saliha hanımın mektuplaşmaları
Ruhum Saliha'm! işte altı ay oldu ki görüşemiyoruz. Çok özledim. Allah vere de bir daha görüşelim. Bir daha birbirimizi dünya gözüyle görelim! Ah!.. O beraber olduğumuz zamanlar!.. Ah o zamanlar! Nasıl da su gibi geçti o günler. Şimdi bizim için bir dakika bin yıldır. Saliha'm, bundan sonra hiç olmazsa mektuplarla görüşelim. Gülizar'la bu mektubun cevabını gönder. Şimdilik bu kadarla yetinirim. inşallah pek yakında görüşürüz. Allah'a ısmarlarım! Ah!.. Ah!.. Ah!.. Rıfat Bu mektubu okudum, tekrar okudum, belki ezberledim. Her bir harfini gönlüınce uzun uzadıya yorumladım. Biraz teselli oldum. Yüzüm biraz güldü, gönlüm biraz açıldı. Hokka kalemini aldım ve şu cevabı yazdım: Candan Azizim Rıfat'ım, Mektubunuzu aldım. Dünyalarca memnun oldum. Belki taze hayat buldum. Ah, ne diyorum!.. Bu memnuniyet kıyas kabul etmez. "El-Mürâsele nısfü'l-muvâsala"* derler. Kavuşmak ne büyük şey, kavuşmak, ah... Mektuplaşmak da onun yarısı, değil mi ya! Ah Rıfat'ım, senden ayrı halim nasıldır, hiç tarif istemez. Hemen Allah bizi birleştirsin! Başka elimizden ne gelir. Şimdilik bundan fazla yazamam. Üç gün de yazsam gönlümün derdini anlatamam. Fakat vakit müsait değil. ikinci mektubunuzu beklerim. Allah’a ısmarlarım!.. Ah!.. Ah!.. Saliha
"El-Mürâsele nısfü'l-muvâsala"= mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır
Sahi bir gün gelir mi O çok inandığımız güzel günler? Gelmez diyor içimdeki ses. Yine de inanıyorsun. İnsan inanır. Gelmeyeceğini bildiklerinin Geleceğine inanmaksa ahmaklıktan değil, Zorunluluktandır. Kendinden başka tutunacak neyin var? İçinde taşıdığın O umut kırıntılarından başka Ne var elinde?
"Hiçliğin hiçliği" der Süleyman -"hiçliğin hiçliği - her şey bir hiçtir. İnsanın güneşin altında bütün o yapıp ettiklerinden karı ne? Bir nesil yok olur gider, yerine bir başka nesil gelir. Ancak yeryüzü sonsuza dek var olmaya devam eder, geçmişte ne varsa gelecekte de olacak olan odur; bugün yapılanlar gelecekte de yapılacaktır ve
797 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.