Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
118 syf.
9/10 puan verdi
ah Caesar ah, sonun böyle mi olacaktı
Shakespearein ustalık döneminin ilk eserlerinden olan Julius Caesar adının aksine aslında Brutusün tragedyasıdır. Kitabımız tarihte en çok konuşulan suikastin arka planında olan olayları, Romalı bir grubunun (“optimates”) bu suikasti planlayışı ve Brutus'un gelgitlerini anlatıyor.#133603170 Kitap Brütüs anlatır
Julius Caesar
Julius CaesarWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,479 okunma
Allahümme Salli A'la Seyyidina Muhammed
Amerikalı Bilim Adamı Michael Hart, bir araştırma yaparak, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve etkili ismini belirlemek istemiştir. Büyük insanların kabiliyetlerini, mücadelelerini, icraat ve başarılarını bilgisayarına kaydeder. Birden yüze kadar büyük insanları sıralamak ister. Aylar süren çalışmadan sonra bilgisayardan, veriler ışığında dünyanın en büyük insanın ismini seçmesini ister. Bilgisayarın vardığı sonuç, Hazreti Muhammed (s.a.v.)'dir. Netice özellikle Hristiyan dünyasında çokça tartışılsa da Michael Hart, sıralamayı yapanın bilgisayar olduğunu vurgulayarak, tarafsız bir araştırma yaptığını söyler. Araştırmayı yayınlayan Fransız dergisi Le point , Hz . Muhammed (s.a.v.)'i 1979'da " Yılın Adamı " seçti. 29 Aralık 1979 tarihli gazeteler , habere yer verirken seçimin gerekçesi olarak şunları yazdılar : "Hazreti Muhammed (s.a.v.) 571-632 yılları arasında yaşamış olmasına rağmen dünyada etkisi çığ gibi büyüyor ve milyonlarca insan onun gösterdiği yolda yürüyor. "
Reklam
Gemileri Yakmak...
Çocukken Meksika’nın keşfiyle ilgili bir kitap okumuştum. Meksika’yı keşfeden Veracruz, meçhul bir dünyaya ayak bastığını ve burada meçhul bir düşmanla karşılaşabileceğini anlayınca korkup da geri dönmeye kalkışmasın diye gemilerin hepsini yaktırmış.(...) Önemli bir karar vermek zorunda kalınca hep Veracruz’u düşünürüm. Evet, kararımı verdim: gemilerimin hepsini yakacağım…
Sayfa 75 - Kapı Yayınları pdf
“Kararsızlıkları bitirmek için suya atlamak ve geriye dönüşü imkânsız hale getirmek için de gemileri yakmak gerekiyor.”
Sayfa 195Kitabı okudu
Tüm gemileri yaktım. Ne kadar yüksekten bir söylem, altı üstü gururlusundur, dönemiyorsundur kendine yedirip. Adına tüm gemileri yakmak diyorsun. Gurur...
Bazen gemileri yakmak lazım.
Reklam
Uygulanmayan bilgi öğrenilmiş değildir.
Unutmayalım! Uygulanmayan bilgi öğrenilmiş değildir. Bir doktor sigaranın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu bilir ama yine de içer. Eğer doktor tam olarak bilseydi o sigarayı içmesi mümkün değildi. Aynı bunun gibi öğrendiğimiz her bilgi düşüncelerimizde bir çığır açmalı, o bilgiyi hayat yolumuzun bir basamağı olarak kullanmalıyız..!
Önce kendimizden başlamalıyız..!
Wesminster Manastırı'nın bodrumunda bir Anglian koposunun üzerinde şunlar yazılıdır: "Gençken düşlerim sonsuzdu ve dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca dünyanın değişmeyeceğini anladım. Ben de düşlerimi biraz küçülterek memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlanınca son, bir gayretle sadece ailemi ve kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Maalesef bunu da gerçekleştiremedim. Şimdi ölüm döşeğinde yatarken, birden fark ettim ki önce yalnız kendimi değiştirseydim, etrafındakilere örnek olur. Ailemi de değiştirebilirdim. Onlardan alacağın cesaret ve ilham ile memleketimi daha ileri götürebilirdim. Kim bilir belki dünyayı bile değiştirebilirdim... "
Tüm gemileri yakmak lazım...
Gidiyoruz yoldaşlar! Alınacak kentler, aşılacak upuzun yollar var! Gözlerimi kapattım mı geceleri, uzak şehrin ışıkları görünüyor gözlerime… Ana caddeleri, dar sokakları, adımızın anılacağı meydanlarıyla koca koca şehirler!” #Tarık Bin Ziyad
* Gençler! Hedeflerimizin büyüklüğü kendimizin büyüklüğünü ortaya koyar. En başta hedefimizi büyüteceğiz ki büyük hedefler peşinde, büyük bedeller ödeyerek azimle, istekle koşacağız. "Büyük kafaların büyük hedefleri vardır; küçük kafalarin ise sadece arzuları. Küçük kafalar, talihsizliklere boyun eğer. Büyük kafalar talihsizliklerin üstünde yükselir."
Reklam
Emeğin Önemi
Mesnevi'den bir kıssa anlatmak istiyorum: "Konya'da fakir bir adam rüya görür. Rüyasında Bağdat'ta bir evin bahçesinde bulunan asmadan bir salkım üzüm alıp yer. Adam uyandığında bir mana veremez; fakat aynı rüyayı arkası arkasına üç gün görünce "Bunda bir hayır vardır" diyerek bir aylık mesafeli yolculuğa çıkar. En son Bağdat'a gelir, o evi araya araya bulur. Kapıyı çalar. Ev sahibine durumu anlatır. İzin verirse bahçede bulunan asmadan bir salkım üzüm yemek istediğini söyler. Ev sahibi olayı bir türlü anlayamaz. Arkası arkasına şöyle der: "Demek sen rüyanın peşine düşüp bir salkım üzüm yemek için ta Konya'dan Bağdat'a geldin, öyle mi? Ben üç günden beri rüyamda Konya'nın filan semtinin filan numaralı evinin bahçesinde büyük bir hazinenin olduğunu görüyorum; fakat rüyaya itibar edipte ta oralara gitmiyorum. Sen hangi mantıkla buralara geldin. Ne kadar saf adammışsın." deyip üzümü ikram eder. Üzümü aceleyle yiyen kişi, hiç durmadan evine döner, bahçeyi kazar ve büyük hazineye sahip olur. Meğer Bağdat'taki kişinin rüyada gördüğü ev, kendi eviymiş. Dikkat ederseniz, mükâfat olarak az gösterilen (üzüm) kişiyi harekete geçiriyor, nice zahmetlere katlanıyor. Üzümün arka planındaki sırdı. Bu yolculuğa katlandığı için, o sır hazine olarak ortaya çıktı. Bağdat'ta yaşayan ise büyük mükâfata inanmadı, mükafatı önemsemedi, o uğurda emek sarf etmedi. Daha çok onun hakkı görünen hazine; umut bağlayana, adım atana, yol çilesine katlanana verildi.
İnsanların Allah azze ve celle'den uzaklaştıkları bir zamanda... İnsanların Allah azze ve celle'yi unuttukları bir zamanda... İnsanların günahlara daldığı, günahlarda haddi aştığı, nefsine zulmettiği, kalbinin karardığı, aklının felce uğradığı, haramların basite alındığı bir zamanda, insanların düşmüş olduğu konum, insanların içinde bulunduğu vaziyet gerçekten de içler acısıdır. Bu acının en belirgin, göze en çok çarpan noktası ise İslâm ümmetinin gençleridir. Bu ümmetin gençlerinin içinde bulunmuş olduğu durum bizleri ümitsizliğe sevk etmektedir. Bunun sebebi ise şudur; Bir zamanlar bu ümmetin gençlerinin bir elinde Kuran'ı Kerim, diğer bir elinde Rasûlullah'ın sancağı vardı. Şimdi ise gençlerin bir elinde sevgilisi, diğer ellerinde telefonları! Bir zamanlar bu ümmetin gençlerinin düşüncelerinde şehit olma yarışı vardı. Şimdi ise sevgili edinme yarışları! Bir zamanlar bu ümmetin gençlerinin tek kavgası kafirlerle yapılan İslâm kavgasıydı. Şimdi ise gençlerin tek kavgası aşk kavgası! Bir zamanlar bu ümmetin gençlerinin nidaları "Allah birdir, Allah en büyüktür" idi. Şimdi ise aşk feryatları! Bir zamanlar gemileri karadan yürütmek, okyanusları geçmek vardı, dağları ve ovaları mesken edinmek vardı. Allah için düşünmek, Allah için çalışmak, Allah için gayret göstermek vardı. Şimdi ise sevdiği kişi için dünyaları yakmak, dağları delmek, deliler gibi ortalıklarda dolaşmak var!
İlk önce idealler olur, sonra gemiler yakılır. Gemiler yakıldığı anda, zafer kendiliğinden gelir. Demek ki en başta, uğruna gemileri yakacak bir idealimizin olması gerekir: Başarı yolunda ideal sahibi olmak... Eğitim yolunda ideal sahibi olmak... Sevgi, mutluluk ve diğer hallerde ideal sahibi olmak...
"Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır." Tacitus
Sayfa 81
Sonra bir gün geliyor. Palavrayı bırakıyoruz. Kılıçlar ortadan kalkıyor. Bir çift el hep omzumda. Düşüyorum, beni o ayağa kaldırıyor. Ben gülerken o ağlıyorsa, ben de ağlamaya başlıyorum. Onu üzen beni de üzüyor, beddualarımız çiftkaplan gücünde tutuyor. Ona depresyon hırkalarımı veriyorum. ‘Güzelmiş be senin tarzın’ diyor. Son ses Ahmet
444 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.