1927... Nutuk'u yazdı. Kurtuluş Savaşı'nın başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgeselini bizzat kaleme aldı.  Tamamlaması üç ay sürdü.  19 Mayıs 1919'la 20 Ekim 1927 arasını kapsıyordu.  Yazı bölümü 534 sayfa tutuyordu.  Ayrıca 308 sayfa mektup-telgraf gibi belge bulunuyordu.  Hem yazarı hem hatibiydi...  TBMM kürsüsünden bizzat okudu.  Günde altışar saatten altı gün sürdü.  Toplam 36 saat 31 dakikada bitti.  Dünyada eşi benzeri görülmemiş hadiseydi.  Literatüre "maraton nutuk" deyimiyle girdi.  Hem Milli Mücadele'yi resmi olarak kayda geçirmek hem de halka hesap  vermek duygusuyla yazmıştı...  Tarihi konuşmasına "senelerden beri devam eden yükümlülük ve icraatımız  hakkında milletimize hesap vermenin, vazifem olduğu kanaatindeyim" diye başladı.  Ve, siyasi vasiyetnamesi olan "Gençliğe Hitabe" ile bitirdi.'  Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet  geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir.  Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık  sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem, kendimi bahtiyar sayacağım.  Efendiler, bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.  Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.  Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.
Sosyal Psikoloji (Önyargı)
"TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ ÖFKELİ PSİKOPATLARA KALACAK Siz dante gibi ömrünün ortasında olan erişkinler, siz gelecekte bizim olacak dünyanın şimdiki sahipleri. On dokuz yaşındaki üniversiteli bir genç olarak soruyorum, gözünüz arkada kalmadan yarınınızı böylesine "güvendiğiniz" biz gençlere nasıl emanet edeceksiniz? Üniversite öğrencisi diye evinizi kiraya vermek istemediğiniz, rastgele evinizin önünden bir günde dört-beş kez geçti diye namus duygularınız kabararak yolunu kestiğiniz, hakkını aramak için sesini yükseltince"80 öncesine mi dönüyoruz?!"diye galeyana gelip" Bu anarşistlerin başını ezmeli!" diye ahkâm kestiğiniz, iki genç insanı samimi havada görünce cuma vaazlarında "Din elden gidiyor! " diye camileri inlettiğiniz, sizin gençken sahip olduğunuzdan birazcık daha özgür diye çekemediğiniz gençliğe nasıl olur da geleceğinizi emanet edersiniz? Siz ana babalar, siz olgun, görmüş geçirmiş insanlar. Ne olur kendiniz gençken ana babalarımızın size yaptığı yanlışlık ve hataların intikamını bizden almaya çalışmayın. Sizler zamanı ve biz gençleri anlamamakta direnirseniz, Türkiye'nin geleceği baskılarınızla eksik kalmış, dengesiz ve öfke törpüsü psikopatlara kalacak." (Sabah gazetesi 27 Ocak 1989 günkü" Al kalemi eline"köşesinden Gökhan Gökçe'nin yazısı. Gökçe toplumdaki gençlere karşı duyulan önyargıları bu yazıyla dile getiriyor.)
Sayfa 541 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
Oğlum, Atatürk memleketi siz gençliğe emanet etmişti. Sen bu emanete sahip çıktın ve bu yolda Türk Milletinin baş düşmanı Moskoflar tarafından katledildin. 60 Sene yaşayıp da esaret içinde ölmektense, 20 yıl yaşayıp hürriyet içinde şehit olmak daha iyidir.' ABDULLAH ÖNKUZU
Sayfa 1 - Şehit Öğretmenler Ertuğrul Dursun Önkuzu, Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz'ın aziz ruhlarına ithaf edilmiştir.
Kâinat insan için yaratılacak, kâinat içindeki milyarlarca nimetler insan için var edilecek, bütün mahlukat insana hizmet edecek, peki insan bu kadar masrafa karşı ne yapacak? Görevi ne olacak? Nasıl bir hayat sürecek? Hayatını nasıl düzenleyecek? llişkileri, tavırları ve görevleri ne olacak? İşte gençliğe bunlar anlatılmalı, bu konular işlenmeli. Bunlar öğretilmeli ki insan nasıl bir kıymet ve emanet taşıdığını, bu hesabı nasıl ve kime vereceğini bilsin.
Sayfa 149 - Nesil YayınlarıKitabı okudu
(Gençlik sözcüğü Fransız İhtilali ülkülerine [özgürlük, eşitlik, kardeşlik] bağlılığı, feodalliğe, mutlak monarşiye karşıtlığı belirliyordu.) O dönemlerde Genç İtalya ve Genç Almanya hareketleri vardı. Atatürk de Cumhuriyet’i gençliğe emanet ederken herhalde bunu amaçlıyordu. (Meşrutiyet, mutlak hükümdarlığın karşıtı, demokratik hükümdarlıktır.)
CA’FER b. EBÛ TÂLİB Ondaki Gençliğe ve Güzelliğe Bakın...
Ca’fer sonunda dileğine kavuşmuş, en şerefli ölümlerden biriyle ölerek şehid olmuş ve yüce Rabbine huzur içinde kavuşmuştu... Allah Resûlü, Medine’de, savaşın yerini ve Ca’fer’in durumunu ashabına bildirmiş, onu Allah’a emanet ederek, onun için ağlamıştı...
Reklam
125 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.