En doğru işi cumhuriyeti gençliğe emanet etmesiydi Atatürk'ün. İşte şimdi gençlik, emekçileri bilinçlendirip, işçi ve köylüleri örgütleyerek Türkiye'yi sosyalizme erdirecekti. Cumhuriyet; halkın gerçekten egemen olduğu yönetim, ancak sosyalizmle cumhuriyet olacaktı. Bunun için emperyalizme, kapitalizme karşıydı gençlik. Baştaki yöneticiler de halka ve gençliğe karşıydılar. İşçiye ve uyanan köylüye karşıydılar. Onun için gençliğin üstüne polisi, köylünün üstünejandarmayı sürüyorlardı. Devlet güçlerinin tarafsızlığı diye bir şey yoktu.Hepsi bir sınıf savaşımında kapitalistlerden yana yer alıyorlardı. Bu yüzden zordu gençliğin işi. Ama gerekliydi. Başardıkları zaman çok onurlu. Halka hizmet edebilmek için büyük yoksunlukları göze almak gerekiyordu.
"Gazi Hazretleri Cumhuriyet'i candarmaya emanet etti! Bunu herkes bilmez! Onun için de 'Gençliğe emanet etti!' derler! Gençlik dediğin nedir? Çoluk çocuk! Süt kuzuları! Hanım evlatları, el bebe, gül bebe büyümüş! Çoğu anarşist manarşist..."
Bugüne bugün candarma ne demek ? Gazi Hazretleri Cumhuriyet’i candarmaya teslim etti ! Bunu herkes bilmez ! Onun için de ‘gençliğe emanet etti ‘derler.Gençlik dediğin nedir ? Çoluk çocuk ! Süt kuzuları ! Hanım evlatları , el bebe gül bebe büyümüş ! Çoğu anarşist manarşist... Oysa candarma çetin Anadolu çocuğu ! Ve Trakya ! Anladın mı ? Palu’nun dağlarından...
1927... Nutuk'u yazdı.
Kurtuluş Savaşı'nın başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgeselini bizzat kaleme aldı.
Tamamlaması üç ay sürdü.
19 Mayıs 1919'la 20 Ekim 1927 arasını kapsıyordu.
Yazı bölümü 534 sayfa tutuyordu.
Ayrıca 308 sayfa mektup-telgraf gibi belge bulunuyordu.
Hem yazarı hem hatibiydi...
TBMM kürsüsünden bizzat okudu.
Günde altışar saatten altı gün sürdü.
Toplam 36 saat 31 dakikada bitti.
Dünyada eşi benzeri görülmemiş hadiseydi.
Literatüre "maraton nutuk" deyimiyle girdi.
Hem Milli Mücadele'yi resmi olarak kayda geçirmek hem de halka hesap
vermek duygusuyla yazmıştı...
Tarihi konuşmasına "senelerden beri devam eden yükümlülük ve icraatımız
hakkında milletimize hesap vermenin, vazifem olduğu kanaatindeyim" diye başladı.
Ve, siyasi vasiyetnamesi olan "Gençliğe Hitabe" ile bitirdi.'
Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet
geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir.
Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık
sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem, kendimi bahtiyar sayacağım.
Efendiler, bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.
ATATÜRK ülkü ateşiyle yanan ve bir avuç arkadaşı bularak Türk Bağımsızlığını ve özgürlüğünü, Türk şeref ve haysiyetini çiğnenmekten; vatanı parçalanmak-tan kurtardı. Aynı imanlı ve ülkücü arkadaşları ile Devrimleri yaptı; gençliğe, Türk Silâhlı Kuvvetlerine ve öğretmenlere emanet etti. Hiç bir zaman din düşmanı olmadı; din simsarlarının, cahil yobazların, devlet ve milleti yıkan medrese ve tekkelerin şeyh, dede, baba, derviş gibi menhus ve mendebur insanların düşmanı oldu. Vatanı imar edip, milleti refah ve saadete ulaştırmayı, millî kültürü muasır medeniyetin üstüne çıkarmayı hedef tuttu. Ondan bu mukaddes emanetleri teslim alan gençler, Türk Süâhlı Kuvvetleri ve öğretmenlerle, inanıp iman etmiş diğer aydınlar, ATATüRK'ün bu mukaddes ülküsünü şerefli bir sancak gibi elden ele ve nesilden neaile götürmeyi ve her gün yeni bir medenî hamle yaparak Kemalizm'in ışığı ile, cahil kalmış milletin beynine giren hurafeleri temizlemeyi, kafasının içi bomboş, din simsarı mutaassıp yobazı yok etmeyi bir şeref, bir vatan, bir milliyet, bir hürriyet ve bir namus borcu bilmek mecburiyetindedir.
Gerçi İş Bankasında kendi parası sayılan bir sermayesi vardı. Ama o bu parayı hiçbir zaman kendinin saymazdı. Nitekim ileride vereceğimiz vasiyetlerinde, bu paranın gelirini Dil Kurumu, Tarih Kurumu gibi teşekküllerin giderlerine karşılık tuttu. Bu gelirlerin ancak pek küçük bir kısmını ve pek mütevazı miktarlarda, hemşiresinin ve bazı