"İnsan aklının her şeyi yapabileceğine inandığım o zaman mı, yoksa gelişme yeteneğimi yitirip insan aklının kudretine, aklın değerine karşı olan inancımın sarsıldığı bu anda mı daha sağlıklı düşünüyorum?"
Sayfa 36 - Cumhuriyet Yayınları 1999, Çeviri: Rana ÇakırgözKitabı okudu
"Beni gerçekten görmek isteyen, beni bu gocuğun içinde de görecektir, benim lahana çorbamı ve pirinç lapamı yiyecektir. Ben ne yersem yemelidir...."
Sayfa 165 - Cumhuriyet Yayınları 1999, Çeviri: Rana ÇakırgözKitabı okudu
Reklam
"Beni, gençlik düşlerimin de çocukluk ve ergenlik yıllarındaki gibi çocukça olmasına bakarak hor görmeyiniz. Şundan eminim ki, eğer çok uzun yaşar, bu öyküm de benimle birlikte yaşayacak olursa, yetmiş yaşında bir ihtiyar olduğum zaman bile hayallerim aynı şimdiki gibi çocukça olacaktır."
Sayfa 14 - Engin Yayıncılık 1997, Çeviri: Ahmet EkeşKitabı okudu
“Ya gerçekten insanın kötü yönleri iyi yönlerinden daha fazlaydı, ya da insan iyi şeylerden çok kötü şeyleri benimsemeye daha yatkındı.”
Sayfa 113
388 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kitaplardan uyarlanan filmlerden, gerçek hayattan uyarlanmış dizilere
90'ların kışları, bir odaya sığdığımız, aynı odaya hayallerimizi de sığdırdığımız yıllar. Evin tek odasında soba, sobanın üstünde kaynayan çaydanlık, çamaşır demirinde annemin yıkadığı, Ankara ayazında donan ve sanki başsız, ayaksız, kolsuz vücutlara benzeyen, dışarıdan getirdiği çamaşırlar, çamaşırlardan damlayan damlaların sobanın üstündeki
12 Eylül Yılları ve Sinemamız
12 Eylül Yılları ve SinemamızAtilla Dorsay · İnkilap Kitabevi · 01 okunma
Yazmaya yeni başlamış bir yazar ne hisseder?
En güzel yıllarım olan gençlik yıllarımda, yazarlığa başladığım o yıllarda da yazmak sürekli bir ıstıraptı benim için. Küçük yazar hele şansı da yardım etmiyorsa bir fazlalık gibi hisseder kendini. Beceriksiz, sakar, diken üstünde gibi tedirgindir. Karşı konulmaz bir güç, edebiyat ve sanat çevrelerine çeker onu. İnsanların gözlerine doğrudan doğruya ve cesurca bakmaya korkarak, silik ve ürkek, dolanıp durur oralarda. Parasız bir kumar düşkününün korka korka kumar masalarına sokulması gibi. Okurlarımı tanımazdım, ama onları nedense hep, dost olmayan, kuşkucu birileri olarak canlandırırdım gözümde. Topluluktan korkardım, ürkütürdü beni ve ne zaman yeni bir oyunum sahnelenecek olsa, bana esmer seyirciler ona karşı düşmanca bir tavır alıyorlarmış, sarışınlarsa umursamıyorlarmış gibi gelirdi hep. Of, ne korkunçtu bütün bunlar! Ne ıstırap verici bir şeydi!
Reklam
242 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.